Kadının henüz toplumun eşit bir yurttaşı olarak yurttaşlık haklarını elde edememiş olduğu bir dönemin gerçekleri çerçevesinde kurgulanmış yarı efsanevi bir romanla karşı karşıyayız.
Grek toplumunda kadın, yurttaş sayılmamasına ve köle gibi görülmesine rağmen birçok açıdan bugünkü kadından daha özgür. Bugün yurttaşlık haklarını da elinde bulunduran bir fahişenin hayatını okumak, çok daha rahatsız edici olabilir. Çünkü genel olarak, bugün, kadının yurttaşlığı konusunda hâlâ alınması gereken çok yol var. Tecavüz olaylarının ve aile içi şiddetin cezasız kalması, çocuk gelinlerin varlığı ve kadın bedeni üzerinden oynanan siyasi oyunlar, "modern" toplumumuzun Grek toplumundan daha ileride olmadığını kanıtlar nitelikte. İşte Afrodit bunun cinsellik boyutunu gözler önüne seriyor, diğer tüm insani boyutlarla birlikte...
Afrodit'e yönelik diğer bir yaklaşım ise efendi-köle diyalektiği üzerine kurulu fahişelik mesleğinin kendisiyle ilgilidir. Fahişeliğin Grek toplumundaki karşılığı ile bugünkü karşılığı arasındaki farkı bir yana bıraktığımızda, söz konusu mesleğin ortaya çıkışını, cinselliğin bastırılmasının bir sonucu olarak değerlendirmek mümkündür. İnsanlık, tarih boyunca zaafları üzerinden idare edilmiş; iktidar olgusu buradan beslenmiştir. Bu açıdan cinselliğin bastırılması, meselenin bir zaafa dönüşmesine yol açmıştır. Bu ise bundan çıkar sağlayanların işine gelmektedir. Siyaset ve bekaret bu noktada kesişmektedir. Bekaret söylemi bugün hâlâ korumacı devletin damarlarındadır. Afrodit'in bakirelikten hoşlanmaması bu nedenle dikkate değerdir. Bu yaklaşımıyla Afrodit, güç dengelerini tersine çevirmekte ve karşısındakini rahatlıkla ele geçirebilmektedir. Bu açıdan da roman aslında cinsellikten çok daha fazlasına ilişkindir. Böyle bir roman hayatlarımızdan daha fazla kurmaca değildir. Gerçekle kurgunun el ele gidişi söz konusuymuş gibi görünse de Afrodit tam olarak hayatlarımız gibidir. Gerçeğin bizim dışımızda fakat bizim algılarımızla şekillenişi söz konusudur.
(Tanıtım Bülteninden)