Tanrılar, insanların isteyip de yakalayamadığı kendi gölgeleriydi aslında... Çünkü ta ilkçağlarda insanoğlu, kendisine bir yol, bir kimlik bulabilmek için korkularını ve doğa güçlerini hep tanrılara dönüştürdü. Ne var ki tanrılar, insanların korkularından doğdukları için onlara hep köleliği bir yazgı olarak dayatıyordu. Ama bazı soylu ozanlar da, tanrıları uysallaştırarak insanoğlunu özgürlüğe götürecek bir yol açmaya çalışıyordu...
Bu ozanların söylediğine göre Kaos denen büyük bir boşluktan ilkin Yeryüzü ve Gökyüzü; sonra da sayısız gezegenler oluştu. Ve Tanrılarla insanlar, bu süreç içinde topraktan yaratılıp birlikte bir evrim sürecine girdiler. Ne var ki Tanrılar sürekli sevinç, güçlülük ve ölümsüzlük gibi nimetleri hep kendilerine ayırdılar; kölelik, ölüm ve umut gibi şeyleri de insanlara bıraktılar... Üstelik yeryüzünde de kendilerini temsil eden ve insanlara kölelik koşullarını dayatan zorba egemenler türettiler. Böylece sürekli üreten insanlar, ürettiklerinden adilce pay olamaz oldular. Bu adaletsizlik yüzünden de insanlarla egemenler arasında paylaşım savaşları başlamış oldu...
Ne var ki evrenin başyapıtı insanoğlu; acı yazgısını bir sıçrama tahtasına dönüştürerek, Tanrılarda ve egemenlerde bulamadığı adaleti, kendisi yaratmak ve onu egemen kılmak zorundaydı. Ondan sonra da gidip bu adaleti Tanrılara armağan edecekti... Onlar da bu güzelim adalete kavuşmanın coşkusuyla Olimpostaki saraylarından inip insanlarla el ele üretmeye ve ürettiklerini de kardeşçe bölüşmeye başlayacaklardı... Böylece insanlığın Altın Çağı başlayacaktı.
Çünkü insanlarla Tanrılar, ta başından beri toprak, su ve ışık kardeşiydiler.
İşte insanoğlunun onuruna yaraşan da ve mitologyanın bize öğrettiği şey de zaten bundan başka bir şey değildi...
Künye
- Ürün Kodu
- 2071234542206
- ISBN
- -
- ISBN (Basılı Kitap)
- 9789756106501
- Yayınlanma Tarihi
- -
- Sayfa Sayısı
- 223
- Dil
- Türkçe
- Kategoriler
-
• SOSYAL BİLİM / Folklor & Mitoloji