On yaşındaki Ali, alkol bağımlısı bir babanın oğludur.
Bir gece, rüyasında anneannesini görür. Aylar önce vefat eden bu nur yüzlü ihtiyar, Ali için emsalsiz bir hediye seçtiğini, eğer onu kullanırsa cennete uçacağını müjdeler.
Ali bu hediyeyi alıp kullanmaya, yani namaz kılmaya niyetlenir ama, en sevdiği insan dikilir karşısına:
Kendisini her fırsatta azarlayacak, hiç acımadan dövecek babasıdır bu.
Ali’nin tek sığınağı, gözyaşları içinde yaptığı dualarıdır.
Bir de alt komşuları, Hakkı Dede vardır ona yardımcı olan, Ali’yle birlikte onun babasına direnen...
...
Peygamber Efendimizin ‘dünyada en çok sevdiği’
üç şeyden biriydi NAMAZ.
‘GÖZÜMÜN NURU’ olarak tarif etmişti onu,
ya da ‘DİNİN DİREĞİ.’
Diğer bir sözünde ise ‘MÜMİNLERİN MİRACI…”
Aynı miraçta yaşanan yolculuk gibi, onları ufuklar ötesine taşıyan, oradan da göklere yükselten bir ‘BURAK’.
Cüneyd Suavi, ‘Ali’nin Seccadesi’yle o Burak’ı anlatıyor bu romanında.
Tüm çocuklara ve kalbi çocuk saflığında kalan HERKESE…