Merhaba Arkadaşlar,
Bu sayıdaki kapak konumuz bilgisayar oyunlarının zararları ile ilgili. Biliyorum ki bu oyunları hepimiz oynuyoruz az veya çok. Ne kadar eğlenceli geldiklerinin de farkındayım. Tablette, telefonda, bilgisayarda o oyunları oynarken zaman nasıl da su gibi akıp gidiyor değil mi?
Ama işte bu oyunların en büyük zararı da burada başlıyor. Bu oyunları oynarken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz çünkü bu oyunlar beynimizi / algılarımızı uyuşturarak bizi sadece zamandan değil sosyal çevremizden, ailemizden, insani duygularımızdan, değerlerimizden koparıyorlar. Öyle görünmemelerine karşın aslında hiç de masum değiller.
“Ben sürekli oynuyorum; hiçbir zararını görmedim.” diyenleriniz olabilir. Haklısınız; hiçbir zararını görmediniz. Çünkü göremediniz! Zaten bu kadar etkili ve büyük bir tehlike arz etmelerinin sebebi de bu; sinsilikleri. Zaman içinde, yavaş yavaş, fark ettirmeden beynimizi zehirliyorlar.
Arkadaşlar, biliyorum içimizde çok fazla oyun bağımlısı var. Bir kısmımızsa oyun bağımlısı olma yolunda hızla ilerliyor. Tabii size bir anda bu oyunları bırakın diyemeyiz. Desek de etkisi olmaz. Ama en azından başlangıç olarak arada bir dışarı çıkın; gerçek arkadaşlarınızla, gerçek oyunlar oynayın parklarda bahçelerde.
Bizim “saklambaç”ımız, “körebe”miz, “mendil kapmaca”mız, “seksek”imiz, “istop istop”umuz… başkalarının bilgisayar oyunlarından daha eğitici ve faydalı. Bizim oyunlarımız bizlere ekip olmayı, birlik olmayı, sosyal ilişkileri, arkadaşlığı ve sorumluluk taşımayı öğretiyor. Hiç fark etmesek bile.
Sizden ricam; derginizi okumayı bitirdikten sonra hemen annenizden izin alıp doğruca bahçeye oyun oynamaya çıkmanız… Hadi bakalım iyi eğlenceler!