Güç, İslam dünyasının en önemli sorunu.
İnsanlığa İslâm lâzım, İslam’a da Müslüman lâzım.
Müslüman, ister ferd olarak Müslümanlık kıvamı boyutunda olsun, ister toplumların bütününü ifade eden “Ümmet” boyutunda olsun, güçle donanacak ki, sesini nefesini, bütün insanlığa ulaştırabilsin.
İslam hem Müslümanın insanlık kalitesi ile ulaşacak dünyaya, hem sesin taşınacağı araçlarla.
Bugün İslam’ın insanlığa sunumunu bile kendi dışındaki güçler ve çarpıtılmış olarak yapıyor.
İslam’ın terörle bağlantılı sunumu, İslam’a düşman güçlerin işidir ve ümmet olarak bunu önlemekte zorlanıyoruz.
Zorlanıyoruz çünkü, “Medya gücü” dediğimiz şeye yeterince sahip değiliz.
Zorlanıyoruz çünkü, vatanlarımıza sahip değiliz.
Zorlanıyoruz çünkü, İslam ülkelerinin idari kadrolarında sıkıntı var.
Zorlanıyoruz çünkü, İslam’ı en öncelikli dava olarak gören ve adına “ümmet bütünlüğü” dediğimiz şeyde sorun var.
Zorlanıyoruz çünkü, birim insan kalitemiz, hem şahsiyet değerleri hem çağın gerektirdiği dünya bilgisi itibariyle boy ölçüştüğü dünya ile ciddi mesafe kayıpları içinde. Bilgi üretimi bakımından arada fersahlar var.
Bu “zorlanıyoruz”ların sayısı daha da artabilir. Bir güç değerlendirmesi açısından yaşanan gerçeğe baktığımızda payımıza zaaf düştüğünü görebiliyoruz.
Ne yapmalı?
Tabii ki güçlenmeli.
Güç mesafesi diye bir vakıa var. Onu görmeli ve bu mesafenin nasıl kapatılacağına kafa yormalı.
Birim insanımızın “özgül ağırlığı”nı artırmanın ve onu “Ümmet bütünlüğü” içinde hesaplanabilir hale getirmenin çareleri aranmalı.
Mazi ile övünmek yerine, geleceği inşa etmenin gayreti içine girilmeli.
Başkalarının izin verdiği ölçüde var olursak, bu hiçbir zaman gerçekten kendi kendimiz olmayı sağlamayacak, İslam’ın da insanlıkla en asli hüviyetiyle buluşmasına imkan vermeyecek.
İslam, Rasulullah Efendimiz’in şahsında ve tebliğinde en saf haliyle insanlıkla buluşmuştu.
Bugün de İslam’ı o arı-durulukta insanlıkla buluşturacak bir gönül seferberliğini, insan insan genişletecek, coğrafya coğrafya genişletecek hamlelere ihtiyaç vardır.
Ne ağlamak ne geçmiş övünmesi...
Ne diyor Akif:
“Ey dipdiri meyyit iki el bir baş içindir.
Davransana şimdi el de senin başta senindir.”
Bu sayımızı okuyun ve yüreklerinize yeniden bakın, deriz.
Mazlumiyet kaderimiz değil.
“İki dünyada en aziz ümmet; Muhammed ümmetiydi.”
Bu mısraları da tarih için yazılmış mısralar olarak bırakmamak lazım, deriz.
*
Mart’ın 19’uyla birlikte Üç Aylar başlıyor. 22 Mart Perşembe günü, Regaib Kandili’ni idrak edeceğiz inşallah. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in: “-Ey Yüce Allahım! Bize Receb’i ve Şa’ban’ı mübarek kıl ve bizi Ramazan’a kavuştur.” duası dilimizden eksik olmasın.
Allah’a emanet olunuz.