Altınoluk’un 2001 Kasım sayısı “Hüzünsüz Ramazan özlemi” kapağı ile çıkmış. İslam dünyası Ramazan’a doğru gidiyor ve bu sırada Irak’ın üzerine bombalar düşüyor. Amerikan işgaliyle gelen bombalar.
O sayıdaki yazımızın başlığı “Hüzün coğrafyası” şeklinde. İlk paragrafta şunlar yazılmış:
“-Her birimizin yüreğinde bir Afganistan yaşıyor. Bir Çeçenistan, bir Doğu Türkistan, bir Keşmir, bir Filistin, bir Kosova, bir Bosna... “Acıdan acıya savrulmuşum ben...”
Bosna’dan da dizi dizi mezarlıklar kalmıştı hafızamızda, Afganistan’dan da şimdi dizi dizi mezarlar kazınıyor hafızamıza... Her biri bir kanama noktası. Bizim evimize
bombalar düşüyor yıllardır, bizim toprağımız mayınlanıyor, bizim çocuklarımızın ayakları, elleri kopuyor mayınlara oyuncak
diye sarılınca.. Kaç anneye, kaç bacıya ağladık tecavüze uğrayan... Kaç çocuk cenazesi kaldırdık üzerinde atış talimi yapılan... Ya toplu mezarlara gömülüp, ismi silinenler?
Artık çocuklarımız, Amerikan uçaklarının attığı propaganda broşürlerini ezberledi:
Evlerinizin penceresinden ya da bacalarından girip, sofranıza bomba olur yağarız. Dün Sırp nişancıları öyle diyordu, Çeçenistan’da Ruslar öyle diyordu, Filistin’de İsrail suikastçileri...
Çocuklarımız misketin şirin bir çocuk oyuncağı olmadığını öğrendi yıllar içinde...
O bir şarapnel parçası olup saplanabilirdi küçücük yüreklerine..”
Aradan 17 yıl geçiyor ve biz yine bir Ramazan günü, gökten dronlarla yağan İsrail göz yaşartıcı bombalarını görüyoruz.
İsrail askerleri hakiki mermilerle ateş açıyor Filistinliler üzerine ve kadın, erkek, genç yaşlı, çocuk demeden 65 can uçuyor ebediyet alemine... Yaralı sayısı binlerle ifade ediliyor...
Cinayet Amerika ile birlikte işleniyor. Trump Kudüs’ü Yahudilere armağan etmek istiyor ve kan banyosu başlıyor.
Evet tam bir kan banyosu. İslam dünyasında isyan var, eylem yok. Yok çünkü, İslam dünyası diye külli bir irade yok.
Gözlerde yaş kurudu, acılar devam ediyor.
Biz böyle zamanlarda hep “Ümmet ümmet olursa...” diye başlayan cümleler kurarız.
Ümmet ümmet olursa biz bir daha “Hüzünsüz Ramazan özlemi”, “Kudüs acısı”, “Kudüs - Ümit - Acı” gibi kapaklar yapmayız.
Ramazan’ın son 15 gününün içindeyiz.
Kadir gecemiz var bu günler içinde.
İslam dünyası olarak bir geceye bin ayı sığdırsak da, zamanın akışını dürüp büksek de, ümmetin izzetine yakışır bir dünya kurabilsek, diye geçiyor içimizden.
Bayrama doğru gidiyoruz, Kudüs acısı yansıyacak bu yılki bayrama...
Oruç, diğergâmlığı inşa eder yüreklerde. Açın halinden anlarız, değil mi?
Oysa diğergâmlık çok geniş kapsamlıdır.
Gazze’de toprağa cansız düşen çocuğun halinden de anlamak lazım, oruç terbiyesiyle...
Doğu Guta’da yerle bir edilen binaların altında kalanların halinden de...
Kapak sözümüz “Niyetini sağlam tut” şeklinde.
Bir sayımızda kapağımızda “Niyet ettim İslam’a” cümlesi vardı.
Niyetini sağlam tut ki, yeni bir Ramazan’da izzetini kuşanmış bir ümmet çıksın ortaya.
Niyetini sağlam tut ki, Ramazanlarımızı, bayramlarımızı ibadet coşkusu içinde ve bayram gibi yaşayalım.
Niyetini sağlam tut ki, İslam coğrafyasından çığlıklar yerine, şen - şakrak mutluluk haykırışları gelsin.
Tarihi günler yaşanıyor ve tarihin yoğunlaştığı coğrafya bizim coğrafyamız.
“Ümmet nasıl ayağa kalkar?”ın en çok muhasebe edileceği zamandayız.
Kadir gecemiz bereketli geçsin, Bayramımız mübarek olsun.
Allah’a emanet olun.