Medain şehrinde su baskını meydana gelmişti. İnsanlar telaş ve panik içerisinde, canlarını ve mallarını kurtarmak için oraya buraya koştururlarken şehrin valisi Selman-ı Fârisi radıyallâhu anh birkaç parçadan müteşekkil eşyasını doldurduğu torbasını omzuna attı ve güvende olacağı yüksek bir yere çıktıktan sonra insanlara şöyle seslendi: “Ey Ümmet-i Muhammed! Yükü az olan kurtuldu.”
Bir selin ortasında sürükleniyoruz. Her taraftan malumat akıyor. Neredeyse boğacak kadar yoğun bir görüntü, ses ve bilgi baskınına maruzuz. Ama ilginçtir, çoğumuzda telaş yok, muhtemelen olanın bitenin farkında değiliz. Hâlbuki boğulmak üzereyiz. Bu gayesiz ve hikmetsiz malumat akıntısı karşısında kendimizi kaybetmemize ramak kaldı. Kim olduğumuzu, niye yaşadığımızı ve nereye gittiğimizi unutmamız yakındır.
Boğulmak üzereyiz. Teknoloji marifeti ile gelen her görüntü, ses ve mesaj kalbimize sıklet oluyor, çünkü sadra şifa bir niyet ve muhteva ile gelmiyor. O yüzden yükümüz gittikçe ağırlaşıyor. Ahiret azığı edinmeye geldiğimiz şu dünyada faydasız bilgi, his ve düşünceler sadrımızı daralttıkça daraltıyor. Ellerimiz, gözlerimiz ve zihnimiz ivmesi her geçen gün artan kör ve sağır bu akıntının içerisinde meflûç oluyor. Herkesle beraber sürüklenmek mi bizi bu kadar umarsız ve duyarsız kılıyor?
Kurtulmak zorundayız. Felaket içinde olduğunu fark etmeyeni kimse kurtaramaz. Maruz kaldığımızın ne olduğunu anlamamız zaruridir. Her saniye üzerimize yağan ve gönlümüze yük olan malumat zamanımızın felaketidir. Bu kadar gayesiz ve maksatsız ses, söz ve görüntü içerisinde hakikati bilmek ve bildirmek imkânsızlaşıyor. Kimsenin konuşmadığı yerde hakikati bulmak zor olabilir. Ama esas zorluk herkesin konuştuğu yerde hakikati bulmaktır; işte biz bugün bunu tecrübe ediyoruz.
Önümüzdeki sarp bir yokuş var. Bu yokuşu aşmak için yükümüzü azaltmamız şarttır. Aslında o yokuş nefsimizin yokuşudur. İzlediğimiz, okuduğumuz ve işittiğimize karşı teyakkuza geçmeli, sadrımıza yük olan malumattan uzak durmalıyız. Diğer türlü kalbimizin kıvamını bulmamız mümkün olmayacak. Elinizdeki sayı bu dert ile hazırlanmıştır. Ölçülerin kaybolduğu bir zamanda ne yüktür, ne değildir; bunu herkes kendisi tayin edecek. Selman-ı Fârisi gibi Peygamber dostlarının ölçüleri ise kurtuluş reçetesi olarak kıyamete kadar önümüzde ışıldamaya devam edecek. Biz onları hatırlamaya ve hatırlatmaya devam edeceğiz. Hem ölçümüzü bulalım, hem de sürüklendiğimiz malumat seline alternatif bir dip dalga oluşturalım diye. Tevfik Rabbimizdendir.
*
Abone kampanyamız devam ediyor. Hediyemiz olan “Kitabımız Kur’an-Muhtevası ve Faziletleri” isimli eserin, gittiğimiz ve uğradığımız yerlerdeki gönül dostlarımızdan güzel akisler aldığına şahit oluyoruz. ALTINOLUK, maruz kaldığımız malumat seli karşısında selamet yurduna götüren bir deniz feneri hükmündedir. Bu fenerin daha çok gönülle buluşması sizin, bizim, hepimizin gayretlerine matuftur. Mevlâmızdan bereket niyaz ediyor, bir sonraki sayıda buluşmak temennisi ile hepinizi Allah’a emanet ediyoruz.