Aksâ’da Şükrün Zaferi
Bayram ziyaretine gitmiş hanımının ve iki oğlunun işgalci ve terörist ülkenin bombaları altında şehit oluşunu anlatıyor. Metin ve mert bir tavırla… “Elhamdülillah, şehit oldular” diyor. Yoğun bakımdaki üçüncü oğlundan bahsederken, “o da şehit oldu” diye araya giriyorlar. “O da şehit olmuş, elhamdülillah” diye devam ediyor. Dördüncü oğlunun kayıp oluşundan bahsediyor. Bir tek beşinci oğlu kalmış yanında, “beni yalnız bırakmayan Allah’a hamd olsun” diyor. Sonra duruyor, “her hale şükür, her hale şükür, her hale şükür…” diye başından bu yana konuşup durduğu frekansı en üste taşıyor. O frekans mazlumun arşı titreten çığlığıdır.
Aksâ’da Ramazan’ın son on günü, bayram ve sonrasında yaşananlar hepimizin yüreğini titretti. Terörist ülke ve onun işbirlikçisi egemen güçler Filistin’de adım adım sahneye koydukları organize cinayeti topyekûn cinnet yaşayan gafil bir güruh eşliğinde yeni bir safhaya taşımak istediler, ancak bu sefer hiç umulmadık bir şey oldu. O mazlumlar, o garipler bu sefer daha farklı bir direniş sergilediler. Namluların arasında kelepçeli beklerken tebessüm ettiler; şehitlerine baktılar, şükrettiler; şiddet ve ölümün üstüne tereddütsüz, güle oynaya gitmekte hiç fütur göstermediler.
Yenilmez denen ülke bu sefer ne yapacağını şaşırdı. Şairin: “Benim karanlıklarda büyüyen kızım var, senin şafağa direnecek gücün var mı?” diye ifade ettiği o şafağın emareleri ortaya çıktı. Şimdi başka bir süreç işliyor, elhamdülillah. Muhtemelen terörist ülkenin izmihlaline giden yol açıldı. Acımız büyük, ama umudumuz daha büyük. Ne yapıp edip üzerimize düşeni yapmaya çalışalım, çünkü bir avuç mazlum hepimizin makûs talihini çevirmek üzere. Bütün acılara, kan, gözyaşı ve kayıplara şükrede şükrede hem de… Tebessüm ede ede… Şehitten şehide vehn (ölümden korkma ve dünyayı sevme) illetini aşa aşa…
Bu sayımızda İslam’ın çağa teklifi olarak tefakkuh konusunu ele alıyoruz. İnsanın hevâ ve hevesini ilah edinmesi ile zirvesini bulan bu kötülük çağından masun kalmanın tek yolu tefakkuh, yani Allah ve Rasûlü’nün çağrısına samimiyetle uymak ve hayatı o çağrının istikametinde tanzim etmektir. Buna bigâne kalanın cezası kalbinden mahrum edilmektir. Allah kendi sözünü ciddiye alıp hayatına tatbik etmeyenin kalbini kendisinden uzaklaştırır ve onu kendi nefsine yabancılaştırır. Bu yabancılaşma ise iki cihan felaketinin diğer adıdır.
İslam, en güzel söz olan Allah kelamını dinleme, anlama ve yaşama çabası olarak bir tefakkuh yolculuğudur. Fıkıh etme diye de ifade edebileceğimiz bu yolculuk hayattaki en önemli vazifemizdir. Bu sayımızda işte bu yolculuğu konu ediniyor ve tefakkuh terbiyesi ile yeniden dirilme çağrısında bulunuyoruz. Delilleriyle İslam ve Aile İlmihalleri eserleri ile yakından tanıdığınız Prof. Dr. Hamdi Döndüren hocamızın Erkam Yayınları’ndan neşredilen Ahkâmü’l Kur’an Tefsiri buna vesile oldu. Biz de bir tefakkuh gayreti ile ortaya çıkmış bu eserin yayınlanmasını fırsat bilerek modern câhiliyeye karşı tefakkuh çağrısı yapmak istedik. Döndüren Hocamızı bu münasebetle tebrik ediyor, İslam’ı anlama, yaşama ve anlatma yolculuğu olarak tefakkuhun hayatımızın merkez faaliyeti olması temennisiyle hepinizi Allah’a emanet ediyoruz.