Funda Tarakçıoğlu ilk romanında; keskin gözlem gücüyle çok yakından tanıdığı bir dünyanın kadınlarını anlatıyor bize. Farklı hayalleri, arzuları, hayatları olan bu kadınlar bir resim atölyesinde bir araya geliyorlar. Atölyenin olduğu apartman şehrin yeni yapılaşmaya başlamış bir semti. İmece usulü yapılan ev işleri, şiddet gören ev hanımları, türbe ziyaretleri sanat aşığı kadınları şaşkınlığa uğratsa da olaylara dâhil olmaktan kendilerini alamıyorlar.
Atölyenin sahibi Füge’nin başında bin bir dert var; ders çalışmayan, Hindistan’a gitme sevdalısı ergen kızı, kumar borçları olan, aklı delikanlılarda bir anne, nafakasını ödemeyen eski bir koca, satmayı planladığı değerli bir tablonun ortadan kayboluşu ve belki de tek kurtuluşu olarak gördüğü ama bir türlü de gönlünün razı gelmediği bankacı Raif. Derken hepsinin üstüne tüy diken FEZA!
Kadınların olduğu yerde şamata, aşk, olay, kadınların olduğu yerde hikâye vardır. Tarakçıoğlu bu hikâyeleri birbirine harman edip bizi hem güldürmeyi hem de heyecan içinde bırakmayı başarmış bir yazar.