Mantık ilminin çeşitli tarifleri yapılmış olsa da günümüz ifadesi ile en açık şekilde; “Bilmeyi, bilgiyi ve bilginin arazı zatiyelerini” ele alan ilimdir diyebiliriz. Şu halde dil felsefesi, zihin felsefesi, bilgi ve bilim felsefeleri de klasik dönemde mantık ilmine dâhildir, demek mümkündür. Burada özetle ifade etmek gerekirse konumuz, insan bilgisi; dahası insanın varlığa dair bilgisidir. Bu yüzden diğer bilgi türleri ve yine ilahi bilgiler, çalışmamızın kapsamı dışındadır. İnsanın, kendisi haricindeki tüm varlığa ait davranışı, epistemik bir davranıştır. İnsanın tek ontik davranışı, kendi varlığı ile olan ilişkisidir. Bu durumda diğer tüm varlıklarla ilişkimiz, kendi varlığımız ve kendimizi bilmemiz üzerinden temellendirilmektedir. Varlıkla bir başka ilişki türümüz ise eylemdir. Bilgi, eylemin başlangıç noktası olması açısından eylemin bir parçası olabileceği gibi; bilgisiz eylem olmayacağı için eylemden önce ve bağımsız olarak da kabul edilebilir. Varlık yoksa bilgi de yoktur. Varlık itibari ve izafi ise, bilgi de itibari ve izafidir. Ayrıca bilgi, izafi ise veya cevher değilse, bu durumda bilginin hem varlığı hem de doğruluğu, öznenin durumuna yani sübjektif ilkelere bağlı kalacaktır. Bilgi, zihinde olan bir şeydir ve burada mantık ile psikoloji kesişmektedir. Nörobilim-nörofelsefe, zihnin işleyiş sürecini ve dolayısıyla bilginin oluşum aşamalarını incelediği için, günümüzde mantık, nörobilim ve nörofelsefe ile de içiçe olmak zorundadır. Bu çalışma, klasik dönemde itibari varlık olarak kabul edilen, ancak sonrasında cevher mi araz mı olduğu tartışılan bilginin, ontik durumunu araştırmaktır. Burada amacımız, bilgiyi ontolojik olarak temellendirmek, dolayısıyla mantık felsefesine dair bir inceleme yapmaktır. Bilgiyi ontolojik olarak temellendirmek ve varlık-bilgi ayrımı yapmak, bilginin ve doğruluğun araştırılması açısından önem arz etmektedir. Zira bilginin tamamen özneye bağlı olması ya da geçici bir durum olarak kabul edilmesi durumunda bilginin varlığına ve hatta kesinliğine dair bir sürü itirazlar ve şüpheler öne sürülmüştür. Çalışmamızda, sorulan sorulara kesin bir cevaplar bulamasak da en azından konuların anlaşılması ve çözüme doğru bir adım atılması için doğru ve gerekli soruları sormayı arzu ediyoruz.