Kıymetli Dostlar;
Her ne kadar görmesek de bedenimiz gibi ruhumuz da bir gerçek. Bedenin ihtiyaçlarını gidermek çok kolay, ya ruhun ihtiyaçları… Karnı açlardan ziyade ruhu açlara dikkat etmeliyiz. Karnımızı doyurduğumuzda üzerimize bir rehavet çöker. Peki, ruhu ve gözü aç olanları doyurmak mümkün mü?
Düşünceli Dostlar;
Acıkan çocuk çığlık çığlığa ağlar. Ruh da çığlık atar bazen. Buna öfke diyebilir miyiz? Evet, öfkelendiğimiz zaman akıl baştan gider; gözümüz hiçbir şeyi görmez. Sonunu düşünmeden etrafımızda ne varsa kırar dökeriz.
Aman Dostlar;
Bir genç, arkadaşına öfkelenip duvarı yumruklamaya başlamış. Sonunda pişman olmuş ama elinin kemikleri çatlamış. Günlerce süren acılar neyse de işinden gücünden olmuş. Anlayacağınız öfkeyle kalkıp zararla oturmuş. Ee, atalarımız boşuna söylememiş: “Keskin sirke küpüne zarar.”
Değerli Dostlar;
İnsanız ya! Diyelim ki biz de öfkelendik. Öfke kontrolü için ne yapmalıyız? Bunun cevabını Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) versin mi?
“Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş, su ile söndürülür. Öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın.”
“Biriniz ayakta iken öfkelenirse hemen otursun. Öfkesi geçerse ne âlâ, geçmezse yatsın.”