Kıymetli Kardeşlerim;
Tembel bir öğrenci varmış, derslerine çalışmazmış. Birinci dönem sonunda karnesi zayıflarla dolmuş. Öğretmeni ve ailesi uyarınca; “Tamam, çalışırım.” demiş. Demiş ama sözünde durmamış. İkinci dönemle beraber ümit de bitmiş. Bizim tembel, sınıfta kalmış. Annesi; “Yavrucuğum, derslerine çalışsaydın biraz.” demiş. Atalarımız; “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.” demişler.
Düşünceli Canlar;
Bir gün Ayşe’nin dişi ağrımaya başlamış, aldırmamış. İkinci, üçüncü gün derken ağrısı artmış. Son gece, sabaha kadar uyuyamamış. Korka korka dişçiye gitmişler. Doktor; “Önceden gelseydiniz tedavi edebilirdik. Şimdi çekmek zorundayız bu dişi.” demiş. Ayşe korkudan ağlamaya başlamış. Annesi; “İstemem itiraz!” demiş. Atalarımız; “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.” demişler.
Aziz Dostlar;
Mutlu bir aile varmış. Evin hanımı namazını kılar, orucunu tutarmış. Beyi bunlardan uzak dururmuş. Aradan yıllar geçmiş. Evin hanımı; “Bey, yaşlanınca belimiz büküldü. Toprağa doğru yaklaştık. Allah’ın huzurunda boyun eğip bel büksek iyi olmaz mı?” demiş. Adam aldırmamış ama zaman aldırmış. Beyi ölen kadın; “Ne olurdu, kılsaydın namaz!” demiş. Atalarımız; “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.” demişler.
Sevgili Öğrenciler;
Sadece öğretmen ve çevremizdekiler ders vermez bize. Hayat da ders verir. Hayat, önceden bizi uyarır, bu uyarıları dikkate almazsak verdiği ders biraz ağır ama etkili olur. Çünkü; “Bir musibet (bela) bin nasihatten yeğdir.” Hayat dersini alan her kişi; “Bunu akıl defterine yaz.” demiş. Atalarımız; “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.” demişler.