Şiir Dostları,
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu merhum, bir şiirinde: “Şol gökleri kaldıranın/ Donatarak dolduranın/ ’Ol’ deyince olduranın/ Doksan dokuz adı ile.” diyor.
Evet, Yüce Mevlâmızın bir şeyi yaratacağı zaman “Ol” demesi kâfidir. Bu bakış açısından hareketle kâinatta önce sözün olduğunu söyleyebiliriz.
Düşünceli Dostlar,
Mademki böyle bir güzelliğe sahibiz, o zaman bu nimetin kıymetini bilmeliyiz. Konuşmanın şükrünü nasıl yerine getirebiliriz? Elbette yalandan uzak durup doğru sözler söyleyerek. “Yalandan kim ölmüş?” diye bir deyim var. Evet, yalandan insan ölmez ama insanlık ölür. Eğer dilimiz yalana alışırsa halkın ve Hakk’ın defterinde adımız “Yalancılar” bölümüne yazılır. Sözü yalan olanın özü de yalan olur.
Söz Dostları,
Şimdiye kadar insanın birçok tarifi yapılmıştır. Onlardan biri de “İnsan, konuşan varlıktır.” Evet, belki de bizlere verilen en güzel nimetlerden birisi konuşabilmemizdir. Bizi diğer varlıklardan ayıran temel özelliğimiz budur.
Hikâye Dostları,
Atalarımız, “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” demişler. İletişimin geliştiği çağımızda yalancının mumu bir dakika bile yanamaz. Gelin size bir hikâye anlatayım: Adamın biri devamlı yalan söylermiş. İlk zamanlar herkes inanırmış onun söylediğine. Sonunda adı ‘yalancı’ya çıkmış. Bir gün adamcağızın evi gerçekten yanmaya başlamış. Sokağa çıkıp avaz avaz bağırmış: “Yetişin, evim yanıyor!”
Sonra ne mi olmuş?
“Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış.”
Allah bizi doğrulardan eylesin de bu dünyadaki ve ahiretteki evlerimiz yanmasın!