Kıymetli Kardeşler,
Bazı zorluklar karşısında ne kadar şikâyet ediyoruz. Klavyenin başına geçen, eline mikrofonu alan, “Nerde bu devlet, nerde bu millet?” diye haykırmaya başlıyor. Hâlbuki “Ben neredeyim, ne yapabilirim?” desek daha iyi olmaz mı? Niçin bütün iyilikleri başkalarından bekliyoruz? Atalarımız boşuna dememişler:
”Sen ağa, ben ağa; bu ineği kim sağa?”
Hayat Yolcuları,
Bizim memleket yazın çok sıcak olur. Allah’a şükür yaylalar var da rahatlıyoruz. Yaylaya giderken kıvrım kıvrım yollara bakıyor, emeği geçenlere dua ediyorum. Büyüklerimiz, “Bu dağa çıkılmaz!” dememişler; uğraşıp didinip, “Dağ ne kadar yüce olsa da üzerinden yol geçer.” demişler de yazın serinliyoruz. Bizden sonrakilerin mutluluğu için biz de bir şeyler yapmalıyız değil mi?
Azimli Gençler,
Ferhat, Şirin’e âşık olmuş. “Şu dağı delip şehre su getirirsen kızı sana veririz.” demişler. Ferhat, kazmayı aldığı gibi dağı delmeye başlamış. Yurdumuzu sevdiğimiz için biz de tüneller yapıyoruz bugün. Bu işler zor oluyor ama ömür boyu rahat ediyoruz. Çünkü:
“Zahmetsiz rahmet olmaz.”
Alçak Gönüllü Dostlar,
Suyu neden severiz? Hayat kaynağıdır da ondan. İki özelliği daha var suyun: alçak gönüllülük ve sabır. Hiç şikâyet etmez, sabırla yoluna devam eder. Sadece bizi değil gittiği her yeri canlandırır. Hedefe ulaşmak için gayret eder. Karşısına bir dağ çıksa dağın etrafını dolanır. Onun için bir hizmette bulunduğumuz zaman büyüklerimiz şöyle dua ederler:
“Su gibi aziz olasın!”
Canlar, biz de bu duayı alabilmek için gayret edelim mi?