1930’lu yıllarda Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde kimselerin pek fark etmediği, sakin ve sessiz, ufak tefek bir genç yaşardı. Bu gencin en önemli özelliği delicesine kitap okumasıydı. Okumak onun için ekmek gibi, su gibi olmazsa olmaz bir gıdaydı.
O okurken dünyada değil de okuduğu kitapların satırlarında bahsedilen yerlerde gezinir gibiydi. Bir çiçekten başka bir çiçeğe konan kelebek misali, kitaplar sayesinde bambaşka coğrafyalarda dolaşır, birçok yazarın gönül dünyasına konuk olurdu. Böylece tadına doyamadığı yolculuklara çıkardı. Bu muhteşem bir özgürlüktü. Okumak onun kanatlarıydı.
Kitapların dünyasında bir masal kahramanı gibi gezinen bu gencin adı Hüseyin Cemil Meriç’ti ve o yıllarda onun günün birinde ünlü bir fikir adamı olacağını, Doğu ve Batı arasında kelimelerden köprüler kuracağını bilen birileri yoktu.
Okumaya ömrünü adayan, bu uğurda çileli, karanlık ama anlamlı bir yolculuk yaşayan bu gencin hikâyesini dinlemeye ne dersiniz?