Türkiye'deki her çocuk, okullarda laikliğin "din ve dünya işlerini birbirinden ayırmak" olduğu ezberiyle "eğitilir."
Halbuki, yanlış bir tanım ve dolayısıyla yanlış bir ezberdir bu. Laiklik "din ve dünya işlerini" değil, "din ve devlet işlerini" birbirinden ayırmaktır. Demokratik bir düzende ise, devlet "dünya işleri" konusunda epey sınırlı bir yetkiye sahiptir. Toplumsal hayatın büyük bölümü, devletin dışında kalan "sivil toplum" tarafından organize edilir. Sivil toplumun en önde gelen aktörleri ise dinî kuruluşlar, cemaatler ve hareketlerdir.
Bir başka deyişle, özgürlükçü bir demokrasiyle yönetilen her toplumda, din "dünya işleri"ne pekâlâ karışır.
Elinizdeki kitap, işte bu gerçekten hareketle Türkiye'deki hâkim laiklik algısına ayna tutuyor. Bunu yaparken, dinin toplumsal hayata etki etmesinin ve hatta siyasî tutumlara ışık tutmasının sağladığı ve sağlayabileceği katkılara dikkat çekerek, ezberleri bozuyor.
"Sevinin, çünkü Allah var!" mesajını sadece dindarlara değil, herkese iletmeyi de unutmadan…