“Tanrı âlemindeki gerçeği arayın; geri kalan her şey verilecektir size. Fakat biz, geri kalan şeyleri arıyor ve bulamıyoruz.”
Diriliş Tolstoy’un, tıpkı kahramanı Prens Nehludov gibi, kendi varoluşunu sorguladığı, yaşam tarzını değiştirmeye başladığı sürecin ürünüdür. Tolstoy o dönemde, içki ve tütünü bırakmış, basit köylü giysileriyle dolaşmaya, kendi işini kendi görmeye başlamıştır. O yıllarda yazdıklarında, kahramanları hep ait olmadıkları dünyada yaşanan haksızlıkları sorgular. Diriliş’teki Prens Nehludov gibi.
İnsan bir gençlik heyecanının masum bir kızın hayatına mal olacağını bilebilir mi? Hz. İsa’nın nurlar içinde dirilişine rastlayan pazar arifesinde baştan çıkardığı çocuk yaştaki hizmetçi Katyuşa, yıllar sonra Prens Nehludov’un karşısına bir cinayet zanlısı olarak çıkar. Sonunu düşünmeden yaşadığı bir gecelik ilişki, ardına bakmadan bırakıp gittiği genç kızın yaşamının mahvolmasına yol açmıştır. Genç asilzade yaşamı, ülkesinin gerçeklerini, herkese eşit dağıtılmayan adaleti sorgular. Vicdan azabı onu, sonu gelmez bir hukuk mücadelesinin içine iter. Manen ölmüş ama bu mücadeleyle yeniden doğmuştur sanki...