Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler – André Gide
Nathanaël, daha hiç kimsenin vermediği bir sevinç vermek isterdim sana. Nasıl vereceğim bilmiyorum, gene de bu sevinç bende var. Sana daha hiç kimsenin seslenmediği kadar içten, candan, yakından seslenmek isterdim. Sana gecenin öyle bir saatinde gelmek isterdim ki, her birinde sana gösterilenden daha fazlasını arayarak birbiri ardından birçok kitaplar açıp kapamış olasın; hâlâ beklediğin bir gece saatinde, desteklendiğini duymamak yüzünden coşkunun keder olacağı saatte gelmek isterdim sana. Yalnız senin için yazıyorum; sana yalnız bu saatler için yazıyorum.
Dünya Nimetleri yüzyıl dönümünden coşkulu bir sesleniş; okuru kendi kendine vurduğu prangalardan kurtulmaya, yaşadığımız dünyanın bize sağladığı tüm nimetlerini kucaklamaya, bedensel ve zihinsel hazların peşinden gitmeye çağıran, Nietzsche’den bayrağı devralan ve 20. yüzyılın pek çok kitlesel akımına bırakan bir gençlik yapıtı.
Gide’in yıllar sonra komünizmi benimsediği kısa dönemde kaleme aldığı Yeni Nimetler, ilk kitabın konularını benzer şekilde ele alarak yazarın yarım asırlık meslek hayatında hangi temaların ve düşüncelerin bir sürekliliğe sahip olduğunu bize gösteriyor. Lirik fragmanlar, anılar, şiirler, gezi notları ve aforizmalarla dolu bu deneysel anlatı, Fransız edebiyatını en çok etkilemiş eserlerden biri.
#otobiyografi #anlatı #yaşamsevinci #coşku #haz #gezi #cinsellik
ANDRÉ GIDE, 1869’da Paris’te doğdu. Yazı hayatına 1891’de yayımladığı Les Cahiers d’André Walter ve Le Traité de Narcisse ile başladı. Bunları 1894’te Batak, Dünya Nimetleri, 1902’de Ayrı Yol izledi. André Gide, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra tanındı. Gide’in yazarlıktaki ustalığı, üslubundaki açıklık ve duruluk, bir yandan kitaplarında ortaya koyduğu kaygılarıyla, öte yandan düşüncelerinin karmaşıklığıyla tam bir çelişki içindeydi. 1919’da yazdığı Pastoral Senfoni son derece duygulu ve insancıl bir romandı. Gide’in en iyi eseri sayılan Kalpazanlar 1925’te yayımlandı. Bu tarihten sonra en ağır konuları işlemekten çekinmedi, her türlü önyargıdan uzaklaşıp yerleşik inanç ve düşüncelere körü körüne bağlanmaktan kaçındı. 1947’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı. 1951’de öldü.
TAHSİN YÜCEL, 1933’te Elbistan’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni ve İÜ Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1960). Varlık Yayınları'nda çevirmenlik ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. Öykü derlemeleri, romanları, bilimsel araştırmaları ve kuramsal yazılarının yanı sıra, Balzac, Flaubert, Daudet, Gide, Simenon, France, Proust, Camus, Sartre, Malraux ve Duras gibi önemli Fransız yazarların yapıtlarını dilimize kazandıran Yücel, 1984'de Azra Erhat Çeviri Üstün Hizmet Ödülü'ne, 1997'de Fransız hükümeti Palmes Académiques Nişanı'na değer görüldü. 22 Ocak 2016'da aramızdan ayrıldı.