Duygusal Bir Yolculuk’un başkahramanı Yorick, bir gün aniden Fransa ve İtalya’ya gezintiye çıkıyor. Ama Yorick’in yolculuk anlayışı, çağdaşlarınınkinden farklı, hatta onlarınkiyle taban tabana zıt. Turistik yerler, anıtlar, meşhur hanlar ilgisini çekmiyor onun. O taştan topraktan ziyade insanın peşinden koşuyor, tarihî bilgiden ziyade duyguları kovalıyor.
Kontlar ile asilzadelerden, dilenciler ile hizmetçilere kadar her türlü insanla karşılaşıyor ve her sınıftan kadınla flörtleşiyor; macera üstüne macera, hikâye içinde hikâye yaşıyor. Neticede okura, kendisi gibi “duygusal bir gezgin”e has bir seyahatname sunuyor – duygu ve tutku yüklü bir keşif gezisinin seyahatnamesi.
Tristram Shandy’yle edebiyatta çığır açmış hiciv ustası Laurence Sterne’ ün ikinci ve son romanı olan Duygusal Bir Yolculuk, keskin bir zekânın, ince bir espri anlayışının ürünü. Sadece başka ülkelere değil, kendi içine yöneldiğinde de yolculuğun yazısız kurallarını reddedenlerin romanı.