NE BİRİKTİREBİLİRİZ Kİ BU DÜNYADA?
Güz aylarının tabirini “Şahane ayrılık, şahane ölüm.” olarak tarif ediyor Mustafa Kutlu. Belli ki yeni bir limandan demir alacak, yeni hikâyelere yelken açacakların başlangıcını anlatıyor bize. Bitirip yenisine başladığımız seneler, “bundan sonra her şey daha iyi olacak” cümleleriyle yeniden alınmış niyetler bize hayatın nasıl da akıp gittiğini bizi de arkasından sürüklediğini anlatıyor bağıra çağıra. Günü bitirip diğerinden nemalanan, ayları ardında bırakarak yeni günlere uyanan hayatların hikâyesini betimliyor bize mevsimler, biz ise; hayatı okuyabildiğimiz kadar kazanıyoruz. Peki, soruyor muyuz kendi kendimize: “Ne biriktirebiliriz bu dünyada?” diye.
Belki de en büyük hatayı bu soruyla iç muhasebemizi başlatmadığımız zamanlarda yapıyoruz.
Sormuyoruz kendimize, bir anlık muhasebenin bizi eğiteceğini, kendi kendimizi terbiye edebileceğimizi önemsemeden başkalarının bizde düzelteceği hataların varlığını bile bile
yaşıyoruz. Günlük meşgalelerin, seslerin, kalabalıkların bizi alıp götürmesine izin verdiğimiz, bizi alıp savuran hırslarımıza, isteklerimize söz hakkı tanıdığımız kadar içimizde bizi doğrultacak fıtratın sesine kulak vermiyoruz.
Sevgili Okur,
Şimdi bu sayfaların arasına daldığın o küçük muhasebe vaktinde kendi kendine kalman ne büyük fırsat. Öyleyse içindeki o kavgayı dindirebilmek adına kendine en yakın hissettiğin
cümlelerden o iç muhasebeye başlayabilirsin. Belki “Kritik Zaman Notları” kaybettiğin zamanı; “Basma Kalıp Bir Hayata Mecbur muyuz?” başlığı sana ömrünü; “Özelin Özel Kalmasının Yolu” sana mahremiyetini hatırlatacak. “Aklını Yönetmeyi Öğren” başlığı ile kendini sorgularken “Sanal Âlemde Neler Oluyor?” diyerek bu dergi ile birçok şeyi yeniden düşünme fırsatı yakalayacaksın.
O zaman bu aralık; biraz sakin kalmaya, sessizliği yudumlamaya ihtiyaç var. Kalabalıkların içindeki sessizlerin, kafa duvarlarına vuran yankıyı duyma zamanı şimdi. Zihinlerde fikirleri demlendirme, kalplerde duygulara kıvam verme vakti. Az bir sessizlik lütfen!