Odunlar dağ gibi yığıldıktan sonra her tarafından ateşe verildi, kızgın alevler göklere yükseldi. Büyük ateşte her taraf kavruluyordu. Bu cehennemî görünümün üzerinden kuşlar geçemiyor, çevresine kimse yaklaşamıyordu. Şimdi insanlar, kendilerine zarar vermeden İbrahim'i ateşe nasıl atacaklarını tartışıyorlardı. Sonunda onu mancınıkla atmaya karar verdiler...
İbrahim mancınığa konup ateşin ortasına fırlatıldı. Kalabalıktan sevinç çığlıkları yükseldi. O tezahüratın arasında İtmali, Azer, Sâre ve Lut'un acı dolu feryatları duyulmadı bile.
Saatler geçti. Alevler hâlâ dansediyordu. Sonra yavaş yavaş ateş sönmeye yüz tuttu. Birisi yaklaşıp baktı ve dehşet içinde bağırdı:
İbrahim ateşin içinde, hâlâ yaşıyor! Hâlâ yaşıyor!
Adamın bağrışması, samanlara sıçrayan ateşin yayılması gibi, kalabalıklar arasında hızla yayıldı. Herkes birbirine haberi ulaştırıyordu. Nihayet olan biten Nemrut'un kulağına gitti.
Sâre sevinçle Lut'u bağrına bastı. Lut mutluluktan titriyordu:
Bu bir mucize. İbrahim'in rabbinin mucizesi!