Semra Topal, henüz dünyaca ünlü değil...
Hala Türk okurunca da çok bilinmemesine rağmen buna aldırmayan tek yazar neredeyse. Semra Topal marjinal bir yazar değil; dünya roman sanatının buradaki izdüşümü nereye düşmesi gerekiyorsa orda duruyor. Bulunduğu yeri sadece yazarak dolduran, Türk romanını sımsıkı sarmalayan bir yazar.
Sakın onu sadece eleştirmenlerin tanıdığı, akademisyenlerin çokça terennüm ettiği, eh okurların da mecburen takip etmek zorunda kaldıkları kuru yazarlardan sanmayın, çok fena yanılırsınız. O ne gümbür gümbür geliyor ne de alkışlanıyor, zaten nefret eder de bunlardan. Altıncı romanını yayınlarken uzaktan bize gülümsüyor, “Fagin” diyerek. Arkasında ağıtlar, ahlar vahlar, Kerouac’lar, Bukowski’ler, Salinger’ler yakmamıza asla izin vermeyecek göreceksiniz. Ve hepimiz zavallı olduğumuzu henüz bilmiyorken günün birinde ondan öğreneceğiz ve hiç kızmayacağız buna...
"Deniz her yerden sarıyor beni, bu lütuf ve sevgi bolluğunun içinde kalbin hafif hafif sızlamasını biliyor, tanıyorum. İşte gene geldim, işte gene karşına çıktım, öyle bomboş ve sahipsiz. Öyle hiçbir şeyi olmaksızın, beni tanıdığın ve bildiğin gibi. İşte gene çıktım ortaya, hiç yok olmamış gibi. Senden başka gördüğüm her şey öylesine minik, öylesine donuk, öylesine çökük ve hileli. Şunu bil, sadece sana tapıyorum, sadece sana."
"Semra Topal'ın metinleri roman bilincimizin önemli eşikleridir."
- Hasan Bülent Kahraman