İslâm’ın bâtınî yolu olan Alevîliğin bir şûbesi de Bektaşîlik’tir. Osmanlı ordusunu uzun süre elinde tutan Bektaşî dergâhları, padişahlar ve devlet ricâli tarafından vakıflar tahsis edilerek asırlarca himaye edilmiştir.
İmparatorluğun en ücra köşelerinde dahi, bir taraftan müntesiplerinin irşadı ile meşgul olan Bektaşîler, diğer taraftan da devlet ve ümmet için asırlar boyunca gönüllü muhafızlık yapmışlardır. İrfan sahasındaki karakteristikleri ile diğer tarikatlerden ayrılan ve “Nazenîn” denildiğinde akla ilk gelen bu zümre, II. Mahmud zamanında çeşitli zulümlere uğramış ve halk nazarında itibarsızlaştırma politikalarına maruz kalmıştır.
Arşiv belgeleri ışığında hazırlanan Fukarâ-yı Bektâşiyân adlı çalışmada; Muhammed-Ali’nin bu zarif ve mert kullarının, Yavuz Sultan Selim’in tahsis ettiği vakıflar ile gördükleri iltifattan II. Mahmud’un Bektaşî kıyımlarına kadar olan serüvenlerini; ayakta kalma çabalarını; nüfûzlarını; dergâhlarının işlevlerini; mensuplarının tavırlarını; çerağları ile aydınlattıkları imparatorluk topraklarında, karanlık zindanlara ve idam sehpalarına nasıl mahkûm edildiklerini okuyacaksınız.