İnsan insana şifadır, “dertli” insanlar birbirine daha çok şifadır ve eşsiz bir ilham kaynağıdır.
“Vefa ve İstişare Buluşmaları” adı altında iki güzel program yaptık geçtiğimiz ay. Birbirinden farklı alanlarda gayret gösteren, fikirlerine kıymet verdiğimiz “dertli” isimlerle bir araya geldik, gençlik meselelerini konuştuk. Samimidir, rahattır, doğaldır bizim birlikteliklerimiz, herkes içinden geldiği gibi konuşur, ele aldığımız konuları özgürce işleriz, hayatın içinden tahliller ve yerinde tespitlerle süslenir müzakereler. İlk buluşmamızda Türkiye ve dünya gençliğinin genel bir tahlilini yaptık, ikinci buluşmamızda gençlik faaliyetlerindeki eksikleri, hataları masaya yatırdık.
“Berekete vesile olması niyazıyla” bu iki buluşmadan geriye kalan birkaç not paylaşmak isterim:
- Gençlik çalışması yapanlar ecirlerini Allah’tan başka kimseden beklememelidir. Bildiğimiz bir şey varsa o da şudur: İnsanlar fedakârlığa meftundurlar. İş ne zaman paraya tahvil edildi bu dengeler değişti. Allah, içinizde hayrı emreden bir topluluk bulunsun buyuruyor. Dava diyen öncü bir neslin, dertli kişilerin bulunması gerekiyor her zaman.
- Anne ve babanın bir gence verebileceği en önemli şey huzurlu aile ortamıdır. Kavga, dövüş, gereksiz tartışma, mutsuzluk ve sıkıntılı bir aile ortamı varsa yaramız vakıf, dernek, STK çalışmaları ile kapatılamıyor, düzeltilemiyor ve sökük hep arkadan geliyor.
- Allah insana kendi ruhundan üflediğini bildiriyor. Hepimiz Allah’tan bir ruh taşıyoruz. Bilgi işlem dahilinde yapılan veri madenciliği gibi gençler üzerinde de mevcut bulunan bu potansiyeli keşfedip ortaya çıkarmak için değer madenciliği yapılmalıdır, gençlerdeki güzellikler açığa çıkarılmalıdır.
- Şu anda gençlerin yoğun olarak peşinde koştukları şeyler saygınlık ve itibar kazanmaktır. Bunun yolu da para kazanmak ve makamlara oturmak şeklinde gösteriliyor. Oysa saygınlık, kendini gerçekleştirmek, tatmin olmak, bir gencin “eli kârda, gönlü yârda” olması ve bu şekilde yaşaması sayesinde elde edilir. Eline kârı verirken gönlüne de asıl ve gerçek yârı düşürmemiz lazımdır. Gençleri dert edinenler buna talip olmalı, bu uğurda gayret göstermeli. Gençlik faaliyetlerinde pörsüme veya heyecansızlık varsa eğer, sebebi her şeyin maddi çıkarlara endekslenmesidir. Olumsuzlukların önüne geçmenin tek yolu “eli kârda, gönlü yârda” olmaktır.
- Birçok gençlik kuruluşu var. Bunlar arasında gerçek manada ayakları yere basanlara, değişime direnmek yerine dönüşüme nasıl etki ederim sorusuna cevap arayanlara ihtiyaç var. Birçok şer niyetli oluşum, kötü emeller için sadece geleceği planlamak ve gün geçtikçe hayatı o planlara göre güncellemekle meşgul. Salim kafa ile dünya nereye gidiyor diye sorgulamak ve bunun üzerinde çalışmak lazım.
- Temsil etmeyen tesir edemez. İddiasını sürdürdüğünüz değer sadece söz ile yayılamaz. Bilgi her yerde bulunabilir. Değerler ve güzellikler ancak hâl ile yayılabilir. Derneklerin, vakıfların garip gureba faaliyetleri yaptığı söylenir, doğrudur, lakin son yıllarda manevi gurebalık daha ziyade arttı, bugün gençlik çalışmalarında manevi garipliği, kalbî fakirliği zenginleştirmemiz lazım.
- Sağlıkta koruyucu, tedavi edici ve rehabilite edici hizmetler vardır. Gençlik hizmetlerinin de hepsini kapsaması lazım. Muhafazakar koruyucu refleksten atak reflekse geçmek gerekiyor. Aşırı koruyuculuk İslam’ın temel mayasına uzaktır. Peygamber Efendimiz tam aksine çok devrimci bir metot izlemiştir. Koruyup sakınmak yerine harekete geçirmiştir.
- Bereket kavramına gerçekten inanmak gerekiyor. Çok büyük çalışmalarla, çok yüksek rakamlarla sonuç alınamıyor. Küçük de olsa, samimi ama hesapsız-kitapsız davranış sergilenirse iyi sonuçlar gelebilir. Şimdi rakamlara bakılıyor ve devasa değilse işe yaramaz diye görülüyor.
- Programlar yapabiliriz, büyük görünebilir ama ruh yoksa -ki bugün çoğunda yok- bereket kazanılamıyor. Bereket ve güven kavramlarına yeniden sahip olmamız gerekiyor.
- Gençlikle ilgili çalışmalarda alan eksikliğimiz var. İlgi alanına uygun salih çevreler bulamayan gençler farklı zihin ve kalp atmosferlerinde menfi etkiye maruz kalabiliyor. Mentorluk eksikliğimiz var. İnsan yükünü çekecek insan sayısı azalıyor, en büyük problem bugün budur. Gençlerle birebir ilgilenilen, usta-çırak ilişkisinin esas olduğu usule dönmeliyiz.
- Bizim duygusallığımız çok fazla. Aşırı kinestetik bir toplumuz. Detaylarda kanaviçe işler gibi çalışalım ki gençler içinden büyük insanlar çıksın. Rahmetli Esad Erbili Efendi’ye kaç müridiniz var diye sorduklarında “1,5 müridim var. 1 tane Sami (Efendi) var, yarım da Üsküdar’da bir hanımefendi” dermiş. En önemli iş o 1’i bulmaktır, 1 kişiyi arayıp yakalamaktır. Ama her birimiz bugün idealizmi abartıp binleri arıyoruz. Halbuki 1’i arasak ve bulsak belki on binler olacak o ileride.
* * *
Bu ay Türkiye Gençlik STK’ları Platformu’nun yapmış olduğu “Türkiye’nin Gençleri” isimli gençlik araştırmasını özel bir dosya şeklinde ele alıyoruz. Önemli bir araştırma bu, ilginç sonuçlar var, derin derin tahlil edilmesi gereken veriler söz konusu, gerek araştırma yöneticileriyle, gerek akademisyenlerle gerekse sahadaki uzmanlarla meseleyi genişçe masaya yatırıyoruz. Dileriz bu tür araştırmalar artarak devam eder ve yön, yol bulma konusunda önümüzü açar.
Şunu da unutmamak gerekir, araştırmalar “olan”ı söyler, “olması gereken” hususunda nötr kalır. Biz GENÇ olarak sadece “olan”ı değil “olması gereken”i de konuşuyoruz 13 senedir, Allah ömür ve imkan verirse ebedî gençliğin derdi ve hedefiyle aşkla koşmaya, çaba içinde olmaya devam edeceğiz.
Ocak ayında görüşmek üzere, muhabbetle.