Meziyetin Güzel, Ya Şahsiyetin?
Birkaç ay önce, özel bir işyeri yöneticisi aradı, selamlaşma ve hâl hatır faslından sonra şu soruyu sordu:
- Filan firmada çalışacak bir arkadaş arıyoruz, var mı bildiğiniz iyi bir genç?
Sorduğu soruya diğer bir soruyla karşılık vermek istedim:
- O işi yapacağını düşündüğüm tanıdığım birçok genç var, lakin tam olarak nasıl birini arıyorsunuz?
Verdiği cevap manidardı:
- İnan diploma, sertifika ya da kurs belgeleri falan hiç önemli değil, kabarık CV’lerle çok kişi geldi geçti ama hiç verim alamadık. Biz iş liyakatinin yanında artık sadece şu üç şeyi arıyoruz: Dürüstlük, özen, sabır. Üçü gerçekten olsun, gerisi tamamdır bizim için.
Doğrusu o günden beri, birçok konferansımda bu konuşmayı dile getiriyorum, iş hayatına atılacak olan genç dostlarım için dürüstlüğün, özenin, sabrın altını çiziyorum. Yıllardır iş dünyasının içinde ve hayatın ortasında olan bir insanın, senelerin tecrübesine dayanarak vurguladığı bu üç husus gerçekten de çok anlamlı. Sahada hissedilen en büyük çürüme, yozlaşma, eksiklik bu üç alanda çünkü. Yalan arttı, özensiz ve aşksız çalışma sıradanlaştı, en küçük olumsuzluklarla dahi başa çıkmada zorlanan, sabrın kıyısından dahi geçmek istemeyen insanlar çoğaldı. Sadece iş dünyası değil, hemen hemen her alan, her çalışma kolu dürüst, özenli ve sabırlı insana hasret kalmış durumda. Çünkü bilinen bir gerçektir ki sel gider kum kalır; çünkü dürüstlük asla kaybettirmez insana, işine özenen muhakkak inkişaf eder, sabır ise her zorluğun üstesinden gelmemize vesile olacak altın anahtardır. Gireceği işe dürüstlükle girenin yardımcısı Allah’tır, yaptığı işe özenen her kişi bereketi üzerine celbeder, hangi alanda olursa olsun, dünyaya katma değer katabilenler ancak ve ancak her durumda sabretmeyi bilenlerdir.
Dürüstlüğün, özenin ve sabrın hususi bir diploması yok, hayatın bizzat kendisi bu anlamda notunu veriyor insanlara. Tüm işler ve ilişkiler, sertifikalarda adı geçmeyen ve resmi kaydı tutulmayan insanlığımızın aynası oluyor aslında. Meziyetlerimizle ilgili yol aldığımız, emek verdiğimiz ve gayret ettiğimiz kadar, şahsiyet yatırımı da yapmazsak, karakterimizi de güçlendirmezsek, tek kanatla uçmaya çalışan kuşa benzeyeceğiz, hayrın kemaline eremeyeceğiz. Kariyer hedeflerimizin en başına ahlaklı bir insan olmayı, faziletlerle bezenmiş bir şahsiyet kazanmayı yerleştirmezsek eğer, başarı sandığımız büyük kayıplar verdiğimizi belki hiç fark edemeyeceğiz belki de çok geç anlayacağız. Dünyanın en başarılı avukatında adalet duygusunun olmadığını, yeryüzünün en iyi doktorunun kalbinde merhametin eksik kaldığını hayal edin, böyle bir iklimde gerçekten hakiki insanlık tecelli edebilir mi? Ya da geldiği makamlara hak yiyerek gelen, elde ettiği başarıları torpille elde eden, sayısız sıfatla göz boyadığı halde yaptığı işte gerçekte beceriksiz olan insanlar, sizce de hem dünyaya hem de kendilerine yazık etmiş olmazlar mı?
İşte buradan yola çıkarak “Meslek değil meşrep seç!” teklifinde bulunuyoruz genç dostlarımıza. Merhametin, adaletin, sevginin, şefkatin, sabrın, vefanın, hürmetin, tevazunun, liyakatin, güvenilirliğin vs. safında durma çağrısı yapıyoruz önce. Elbet mesleğimizi bulacağız, elbet bir alanda kendi potansiyelimizi en iyi şekilde açığa çıkaracağız, lakin sayısız ayartmacanın kalpleri darmadağın ettiği, sayısız göz boyacılığının zihinleri işgal ettiği bir çağda, hepimiz için en öncelikli meselenin “insanî meşrep”ten ayrılmama iradesi olduğunu vurgulamak istiyoruz.
Kariyer hedefini ebedî hayatını da hesaba katarak yapabilenlere, gösterişin değil tevazunun derdinde olanlara, hırsla kazanılmış çok parayı değil bereketi olan helal parayı önceleyenlere, meziyetlerini faziletli bir şahsiyet eşliğinde yürütebilenlere ne mutlu..
İnsanî meşrebi tercih ederek mesleğinde en iyi olan insanların çoğalması dileği ile..
Ağustos ayında görüşmek üzere.
Selam ve muhabbetle..