Birkaç sene önce, bir yolculuğum esnasında, dikkatimi çeken bir hadise yaşandı. Uçak iniş için yere doğru alçalmaya başladığında, ön sıralarda oturan bir hanımefendi fenalaştı, küçük çaplı bir panik meydana geldi. Hostesler hemen şu şekilde anons yapmaya başladılar:
- Sayın yolcularımız, uçağımızda bir doktor var ise, acilen kabin ekibimize müracaat etmesini rica ederiz.
Sonra merakla bekledik, birkaç saniye arkaya öne bakındık. Bu sırada anons tekrarlanıyor, endişeli arayış sürüyordu. Kısmet o ki, arka taraflardan orta yaşlı bir adam öne doğru geldi, fenalaşan kadının yanına gitti. Anlaşılan doktordu. Ne olup bittiğini anlamaya çalıştı önce. Sonra, vücut dilinden çıkardığım kadarıyla “korkma, bir şey yok, geçecek, sakin ol” manasında bir şeyler söyledi ve hanımefendiyi yatıştırdı. Ardından da, insanların bakışları altında küçük ama mühim bir işi hallettiğimizde takındığımız o mutlu eda ile yerine geçti.
“Uçağımızda doktor var ise” şeklinde anonsu duyduğumda ve ilk saniyelerde herhangi bir kimse çıkmadığında, doğrusu içimden şunu geçirmiştim:
“Ben bir gidip baksam mı, belki yapabileceğim bir şey olur.”
Sonra da kendi kendime gülmüş, ayağa kalkıp oraya doğru gittiğimi ve “doktor değilim ama dergiciyim, belki de yapabileceğim bir şey vardır diye geldim” dediğim ânı tebessümle hayal etmiştim. Sanırım biraz garipsenirdi...
Evet, bugün de insanlık ailesi olarak alçalış hâlindeyiz; zulümler, katliamlar, merhametsizlik, sevgisizlik, inançsızlık, anlayışsızlık, ahlaksızlık, huzursuzluk, terör, kötülük vs. artıyor. Hâliyle, fenalaşıyoruz, panik yaşıyoruz.
Diğer yandan, ruh sağlımız iyi değil, psikolojimiz fena halde bozuk, amaçsızlık ve anlamsızlık kol geziyor, umarsız ve duyarsız bir hayat pompalanıyor dört bir yandan.
Bir telaşla sesleniyorlar tüm dünyaya:
- İnsanlık manen çok hasta, doktor aranıyor acil!
Ve bakınıyoruz sağa sola.
Kimi “ben doktor değilim ama felsefeciyim, katkım bu olsun” diyor. Kimi “ben doktor değilim ama edebiyatçıyım, faydam şöyle olsun” diyor. Birçok kişi, “doktor değiliz ama yapabileceğimiz şey şudur” teklifinde bulunuyor. Lakin neticede ilk etapta doktor aranıyor, farklı alanlardaki iyi niyetli insanlar bir nebze ferahlatsalar da insanlığı, yaşadığımız buhranların net tahlilleri, kalplerdeki hastalıkların tam teşhisleri, madden ve manen inkişafın, güzelliğin kesin reçeteleri hep eksik kalıyor.
Diğer yandan, “ben doktorum” diyenler, “şifa bizde” telkininde bulunanlar arasında da ihtilaflar, tutarsızlıklar çok. Lise ve üniversiteli gençlerle ilgili sorunların nasıl çözüleceği konusunda müşkül durumlar söz konusu. Her şey değişim, gelişim içinde, bu manada terapistler, yaşam koçları, psikologlar ve psikiyatristler vs. bir nevi modern zaman mürşidleri, zamane şeyhleri gibi arz-ı endam ediyorlar.
Ehil olanlar, usta isimler bir yanda, soytarılar, istismarcılar, uzman olmayan popülist kişiler diğer yanda. Ruh sağlığı meselesinde yöntemler, ekoller, eğilimler bir hayli fazla. Doğru ile yanlışı ayırt etmek, iradeye sağlıklı bir yön çizmek, problemleri sahih bir çerçevede ele almak gittikçe karmaşık bir hâl almış durumda. Merdiven altı terapi tarzları yaygınlaştı, sufiliğin komedi türü rehabilite stillerine dönüşmesi söz konusu. Dini kavramlar ve İslamî terminoloji ise çoğunlukla çıkar amaçlı olarak ağızlara sakız olmuş vaziyette. Yani bir nevi, kuş sesi çıkaran avcıların çoğaldığını söyleyebiliriz.
Bu sayımız terapi/danışmanlık konusunu farklı boyutlarıyla masaya yatırmış oldu. “Dertlerimizin çaresini kimlere soralım, sıkıntılarımızın çözümünde nasıl bir yol izleyelim?” gibi temel sorularla ilgili sağlıklı bir yol ve yöntem arayışı için faydalı olmasını arzu ederiz.
***
Üç aylara girmiş bulunuyoruz. Dilimize pelesenk olması gereken dua bellidir:
“Allah’ım! Receb ve Şaban’ı mübarek kıl. Ve bizi Ramazan’a kavuştur.”
İnsanlığın büyük muallimine, kalplerin eşsiz tabibine, ezelî ve ebedî şifanın eşsiz adresine, âlemlerin rahmet elçisine salât ve selam olsun.
“Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe, 128)
“Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik.” (Bakara, 151)
“Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 107)
Nisan ayında görüşmek üzere.
Muhabbetle.