Aslında Bakkalı Değil Samimiyeti Arıyoruz
GENÇ’in Üsküdar’da bulunan mekanı, merkezdedir, Fatih Mahkemesi’nin yer aldığı sokaktadır. Dergimizin tam çaprazında, birkaç senelik minik bir bakkal bulunuyor. Sahibi İsmail Abi, hem güzel bir komşumuz hem de ahlaklı bir esnaftır. Geçtiğimiz ay, bir akşamüstü hasbihal ettim kendisiyle, hâlini hatırını sordum, işlerin nasıl gittiğini yokladım. Konuşma esnasında, şu minvalde sözler söyledi:
- Burayı işletmeye başladıktan sonra gördüm ki sadece bakkalcılık yapmıyorum, meğer insanlar selam verecek birini arıyormuş, güvenip emanet bırakabilecekleri insanlara hasret kalmışlar. Senin anlayacağın, burada bir nevi bazı değerleri yaşatıyor gibiyim, kapının önüne sırf yoldan geçenlerle merhabalaşmak için oturuyorum, trafik polisi gibi elimi bir indirip bir kaldırıyorum devamlı, kimi selam veriyor, kimi bir derdini paylaşıyor, kimi de emanet eşyalar bırakıyor. İnsanlar dostluğa, samimiyete, insanca muameleye ve güvene aç kalmış, sanki onların bu tür ihtiyaçlarını da görüyorum burada.
Bu sözler kıymetliydi sahiden, o akşam gönlüme not ettim, şimdi de sizlerle paylaşıyorum. Çünkü İsmail Abinin söyledikleri, bu ay dergimizde işlediğimiz dosya konusuyla doğrudan ilgili. Müsaadenizle açayım biraz:
İnsan değerleriyle, kıymet ölçüleriyle yaşar. Bu değerlerin kazanılması, hayatımızın içinde yer bulması kolay bir hadise değildir. Çünkü meselenin hem teorik kısmı hem de pratik yansımaları, birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Biri eksik kalsa, yarım kalmış oluruz, içimizin boşluğu tamamlanamaz.
Bu ayki derdimiz de tam olarak bu aslında. Hayatımızdaki birçok alanda, çeşitli faziletlerin sembolü olacak, temsilciliğini üstlenecek insanlar eksik. İsmail Abinin küçük bir bakkala sığdırdığı büyük güzelliklerin hasreti var yüreğimizde. İçimizde bir hüzün geziyor, yara kanıyor, burukluk hissediliyor. Çünkü kâh inandığımız değerlerin, kâh baş tacı etmemiz gereken kıymet ölçülerinin, hayatlarımızdaki etkisi daha az hissediliyor, temsilcileri ortadan kayboluyor.
Diğer yandan, birçok güzelliğin güçlü birer temsilcisi olması gereken insanlar, maalesef gençlerin gönlünde tam tersi tesirler uyandırabiliyor. Bir nevi, eksik, kusurlu ve zaaflarla örülmüş her temsil, buza yazılan yazılar gibi ömürsüz oluyor, bereketsiz neticeler doğuruyor.
Hâsılı, aslında her alanda, güçlü ve etkili temsilciler arıyor gönlümüz. Çünkü insanı insan eden, yine bir insandır. Öyle insanlara, öyle nitelikli “değer temsilcilerine”, “faziletli şahsiyetlere” muhtacız ki, sadra şifa, yaralara merhem, dertlere çare olmalılar.
Hepimiz bu sorumluluğu taşıyoruz aslında, çünkü dağların yüklenemediği emaneti biz insanlar yüklendik. Yeryüzünde ilahi güzelliği yaşama ve yaşatma vazifesi, inanmış her gönlün borcudur bir bakıma. Güzel ve etkili örnekler çoğalmalı ki, Allah’ın Müslümanlardan talep ettiği o muhteşem ahlak canlansın, yeryüzü eşsiz faziletlerle süslensin. Bunu başarabildiğimiz zaman, hakkıyla temsil ettiğimiz tüm güzelliklerin diğer kalplerde de tesirli olduğunu göreceğiz, hem bu dünyada hem de ahirette büyük nasibe ermiş olacağız.
Dosya kapsamında, temsil ve tesir ilişkisiyle ilgili yolumuzu çizmemizi kolaylaştıracak çok kıymetli katkılar oldu, istifadeli olması niyazıyla.
***
Yeni bir yıla girdik, Allah’tan sağlıklı, afiyetli ve faziletli bir sene dileriz tüm okuyucularımıza.
Hediye kitabımızı merakla beklediğinizi biliyoruz, bu hususta matbaa çalışanlarının koronavirüs imtihanı sebebiyle biraz gecikmiş olduk, özür diler, anlayışınıza sığınırız. Bu ay içinde tüm abonelerimize Prof. Dr. Soner Duman Hocamızın “Allahım Sorularım Var” isimli kıymetli eserini ulaştıracağız inşallah. Baskısı bitti, postaya hazır halde, hayırlı olsun.
Şubat ayında görüşmek üzere.
Muhabbetle.