O gecenin esrarında, satırlara damlayan gözyaşlarım içinde heba ettiğim gençliğimi arıyordum. Önümde dolup boşalan çay bardağı, elimde kalem mazinin dehlizlerine dalıp gitmiştim.
Kaleme aldığım bu hikâye o kadar sarsıcıydı ki, yazdıklarımın titreten gerçekliliği karşısında kendimden geçiyordum.
Yüreğime kor gibi düşen bu hazin hatıraları kâğıda dökmek, dayanılmaz yaşanmışlığı yeniden solumak gibiydi.
Aslında bu hikâye yalnız benim değil, hayatını harap etmiş herkesin hikâyesiydi.
Kendime geldiğimde sabah ezanları okunuyordu. Penceremi açtım, o mest edici İlâhî kokuyu ciğerlerime çektim.
Önümde ise hatıralarımla dolu bir tomar kâğıt, bir de ne zaman doldurduğumu bilemediğim soğumuş bir bardak çayım duruyordu.
* * *