“Yatağımın karşı duvarında asılı duran, Füruzan’ın resmettiği tabloya takıldı gözüm. Güneşe doğru yürüyen erkek silueti ve arkasında bıraktığı karanlık… Kansere karşı verdiğim savaşı kazanmamı betimlemişti. Güneş yeniden doğuşumdu. Güneşim annemdi. Günebakanın güneşe olan tutkusu gibi başımı kaldırmış anneme bakıyordum. Keşke bana bu tabloyu ilk gösterdiği o ana geri dönebilsek ve hep o anı yaşayabilseydik.” Herkeste olmayan öyle çok şeye sahipti ki… Parası, karizması, iyi bir işi, tek gecelik ilişkileri… Özenilecek bir hayata sahipti Behiç Buğra Ferruhoğlu. Bir de kansere… Herkeste olmayan cinsten… Artık her şey geride kalmıştı. Tek göğsüne sığdırdığı büyük aşkı Füruzan için yaşamalıydı… Gelirinin bir kısmı göğüs kanserine dikkat çekmek üzere MEMEDER’e bağışlanacak Günebakan’ı okurken aşkı hissedeceksiniz.