Çoğumuz ‘bir ........ olarak’ sözcükleriyle başlayan ve bizi kalabalık gruplar tarafından örtük olarak paylaşılır gibi görünen bir düşünceye ortak eden ifadelerle karşılaşmışızdır. Bu durum, etnik ve cinsel kimlik kategorileri söz konusu olduğunda da belirginleşir ve biz, kendilerini o gruplandırma çerçevesinde görmele- rine rağmen temsil edilen görüşün tamamını paylaşmayan insanları düşünürüz.
Homo Exoticus, kendilerini karakteristik anlamda kimlik olumlamalarıyla ifade etmeyen heteroseksüellik, beyaz yurttaşlık ve elbette erkeklik kategorilerine eğilerek çok önemli bir düşünsel engeli aradan çıkarıyor. Bu kategoriler, görünmezlikleri ve kendilerini bizim onlar- dan bahsettiğimiz yerden tanımlamamaları nedeniyle diğer bütün kategorilerin algılanışına sızan, sorgulanmayan normları temsil etmektedir. Homo Exoticus böylece mainstream gey ve lezbiyen kültürleriyle politik ajandalarının beyazlığını -ve beyazlaşma eğilimini- açığa çıkarıyor; ötekileştirmeye dair alışıldık eleştirinin önüne geçerek heteroseksüel ve homofobik varsayımların cinsel öznelerin inşasındaki rolünü tahlil ediyor.
Maxime Cervulle ve Nick Rees-Roberts, etnik ve sınıfsal sorunları -toplamacı mantığın tuzaklarından kaçınarak- queer teoriye ekliyor ve LGBT türünden derlemeci genellemelerin kısıtlamasını reddederek önemli bir meydan okumanın altından başarıyla kalkıyor.