Biz dalından hanımeli koparıp balını emen; leblebi tozunun lezzetini en iyi bilen; dondurma külahı yere düştüğünde ağlayan; biz, çatıya çıkıp anteni düzelten babamıza “Tamam! Öyle dur!” diye seslenen, çiviyle duvara asılan takvim yapraklarını annemizin her yırtışındaki saf heyecana ortak olan çocuklardık.
Üniversitede “Bir arkadaşa bakıp çıkacaktım,” demekten gocunmayan, cebimizdeki son parayla eve dönerken, taksicinin gündüz tarifesi açmasını dileyen gençler olduk.
Tomurcuklanmaktan vazgeçmeyen gençliğimizin anılarında gözyaşlarımızı biriktirdik. Keşmekeş içindeki hayatımız, bazen geçmişte bazen de gelecekte asılı kaldı. Kimilerine ya erken gittik ya da çok geç kaldık...
Anın acısı, mutluluğu, sıkıntısı, gürültüsü, patırtısı, salisenin yüzde bilmem kaçında olan o şey... O şeyin ardında, her ağacın içinde olduğu koca bir orman var, milyonlarca ağaçlı gerçek bir “Hatıra Ormanı”... Benim hatıra ormanının en eski ve en köklü ağaçlarından, siyah önlüklü ilkokuldan arkadaşım Derya... Geçmişi getirdin de iyi mi oldu önümüze? Arı Maya'lı sarı, pembe silgilerin kokusunu burnumuzun direğine. İyi oldu çok iyi oldu... Yok hayır ağlamıyorum leblebi tozu kaçtı gözüme.
Bülent Emrah Parlak, Oyuncu
Veda edebiliyor musun? Yoksa veda ettiğini zannedip zihninde hapsettiğin anlara, anılara, geri dönüp onların etrafında mı dolanıyorsun? Derya Taşdemir'in kaleminden bugün, geçmiş, pişmanlık, aşk ve zamana direnişle dolu, yalın ve akıcı bir üslupla yazılmış ilk kitabı.
Özlem Çınar, Oyuncu
Bir çırpıda okuyup bitirdiğim, hayatın içinden, gerçek insanlardan beslenen, abartısız, samimi, diline hayran kaldığım, yormayan ama öğreten, anlatan, yaşayan bir kitap...Ve bir kez daha anlıyoruz ki; her insan bir hikaye, her insan bir roman... Okumakla bitmiyor. Umarım devamı gelir sevgili Derya. Kalemine sağlık.
Şebnem Sungur, Besteci-Söz Yazarı