Sonsuz kudretiyle bizleri yoktan var eden, her an görüp gözeten ve rızık veren, gönüllerimize marifetullahı idrak etme istîdâdını bahşeden Allah Teâlâ’ya hamd u senâlar olsun…
O’nun Sevgili Peygamberi Hazret-i Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem’e, âline, ashabına salât u selâm olsun.
Elinizdeki risâle, kaleminden hikmet damlayan İbrahim Hakkı Hazretleri’nin imbikten süzercesine seçtiği cümle ve satırlardan oluşuyor. Merhûm müellifin ifadesiyle on iki kabuktan oluşan kâinatın özü ve özeti dünyadır. Dünyadaki yaratılmışların özü de insandır. İnsan cinsinin özü ve özeti (lübb ü lübâbı) ise insân-ı kâmildir. Ve bu kâmil aynı zamanda mükemmil (kemâle erdiren) dir yani mürşid-i kâmildir. İşte bu kıymetli eser bizlere bu mühim meseleyi anlatıyor. İnsana, insân-ı kâmili tanıtıyor; mürşid-i kâmili anlatıyor.
“Yükte hafif, pahada ağır” diye değerini ifade edebileceğimiz özün özü mesabesindeki bu risâleyi, gayet dikkatle okumak gerekiyor; kalbe ve zihne bu ölçüleri nakşetmek için yoğunlaşmak gerekiyor, belki ilaç niyetine içmek gerekiyor.
Gayet muhtasar tutulan fasıllarda şunu görüyoruz ki, İbrahim Hakkı Hazretleri insân-ı kâmili tam da gerektiği gibi anlatmış ve tarif etmiş. Ne bir şey eksik bırakmış ne de bir nokta fazla koymuş. Biz de onun üslubuna halel getirmeden, ifadelerindeki vurguyu muhafaza ederek anlatılanları bu güne taşımaya gayret ettik.
Bu kıymetli risâle vesîlesiyle “Sözlerin büyüğü, büyüklerin sözleridir” vecîzesini burada anmak yerinde olur. Çünkü Allah dostlarının sözleri her devirde hüsn-i tesirini icrâ ediyor. Asırlar, sünnetullah çizgisine denk düşen sözleri eskitmiyor. Edeple ve tazimle kendisine açılan gönüllere her çağda nüfûz ediyor.
Biz de bu mübarek çalışmaya emek vermiş olmakla kendimizi bahtiyâr addediyoruz. Cenâb-ı Hak’tan şunu niyaz ediyoruz ki, ömrümüzü insân-ı kâmil olma niyeti ve yürüyüşünden ibaret kılsın. Onlar gibi olmayı, izlerinden yürümeyi, boyasıyla boyanmayı Rabbim cümlemize müyesser eylesin.
Âmin.