“Öğretmensiz kalmaktan korkun da neden, anam babam, neye uğraşıp didiniyoruz zati? Üç gün sonra başa geçtiğimiz vakit, çocuklarımızı, hele kızlarımızı o şartsız herife mi emanet edeceğiz sanıyorsun? Yok kardeşim, yok anam babam yok, okulda fink atmaya paydos artık. İmam, Allah’ın yolunu göstersin çocuklarımıza...”
Kemal Bilbaşar, romanlarında olduğu gibi öykülerinde de Anadolu’nun her bölgesinden çarpıcı kesitler sunuyor okuyucularına. Cumhuriyet döneminin kent ve taşra dokusunu yansıtan bu öykülerde ağalık, köy hayatı, toplumun devlet memurları ve din adamlarıyla kurduğu çarpık ilişkilerin yanı sıra kadının toplumdaki yeri de nüktedan bir gerçekçilikle ortaya konuyor. Bilbaşar, yoksulluk, otorite, eşitsizlik ve ahlaka ilişkin kadim soruları bir kez daha hatırlatıyor.