En güzel zamanlarını değil belki ama çok güzel zamanlarını yaşadım ben bu şehrin. Sokakta top oynadıktan sonra bahçe musluğuna ağzımı dayayıp su içtim. Boğaziçi Köprüsü’nden frene basmadan geçtim. Rakip takım taraftarlarıyla aynı statta hiç küfür duymadan maç izledim. Haydarpaşa Garı’nda trenden vapura aktarma yaptım. Hiç yer aramadan ve para vermeden arabamı park ettim. Tiyatroların tam oyunun başlama saatinde kapılarını kapattığına şahit oldum. Bakkala sepet sarkıttım. Atlantik Sineması’nda hem çok güzel filmler hem de Devekuşu Kabare’nin bir oyununu seyrettim. Yoğurtçunun çanını, nayloncunun bağırışını duydum. “Nerelisin?” sorusuna “İstanbulluyum” diye cevap verdim ve karşımdakini ikna etmek zorunda kalmadım... En güzel zamanlarını olmasa da çok güzel zamanlarını yaşadım ben bu şehrin. Şimdi o günleri özlüyor, biraz üzülüyor, bir de böyle hikâyeler yazıyorum...