Çeşitli kitaplar var, çeşitli isimler altında. “Sekiz Dakikada Evet Dedirtin.” “Beş Saniyede Etkileme” vesaire. Siz hayat mücadelesi vermekte olan herhangi bir insansınız ve diğer bir çok insan gibi sorunlarını var. Çoğu zaman haksızlıklara uğradığınızı düşünmektesiniz. Belki de haklısınız, hatta haklı olduğunuza oldukça eminim. Herkes mutlaka haksızlığa uğramıştır ve uğramaya devam edecektir. Çünkü düzen bir şekilde böyle kurulmuştur. Var olabilmek için, hayatınızı daha kaliteli, daha başarılı sürdürebilmeniz için başkaları ile iletişim içinde olmanız kaçınılmaz bir durumdur.
Eğer sadece iş gücünüzü kullanarak var olmak zorundaysanız, öncelikle bir iş bulmanız gerekmektedir. Bu durumda çok sayıda kişi ile yüz yüze gelmek orundasınız. Diğer yandan o işe talip başka kişiler de var. Söz konusu olan rekabet. Acaba hangi kriterlere göre eleman seçmeleri yapılacaktır. O işe liyakatlı olanlar mı yoksa karşısındakini bir şekilde etkilemeyi becerebilenler mi. Elbette, karşısındakini etkileyenler o işe alınacaktır. Diğerlerinin vasıfları ne olursa olsun kazanan etkilemeyi başaranlar olacaktır.
Buna önyargı denir ve insanlar kaçınılmaz olarak önyargı ile hareket ederler. Önyargı insanın, ilk insanın modern insana bıraktığı bir “Temel İçgüdü” mirasından başka bir şey değildir ve insan genlerine öylesine derinden kazılmıştır ki, diğer hiçbir öğreti, sonradan kazanılmış değerler ve bilgiler bu derin içgüdünün yerine geçemez.
Bu tür kitapların en büyük yanılgısı da zaten burada başlamaktadır. Ortaya koydukları metinlerde bu “Temel İçgüdü” ve önyargından söz etmek yerine, aksine sonradan kazanılmış değer yargıları üzerinden teoriler geliştirirler. Temel İçgüdü bir şekilde göz ardı edilir.
Dahası, karşınızdaki, yani etkilemek istediğiniz insanın da en az sizin kadar hazır olduğunu bilmeniz gerekmektedir.
İşte bu kitap, gerçek verilerden hareket edilerek hazırlanmıştır. Ve gerçek bilim ile gerçek tarihi olaylardan örnekler alınmıştır. Bu kitabın benzerlerinden farkı ilk kez insanın “Temel İçgüdüleri” ile ilgileniyor olmasıdır.