"O ana kadar mavi deftere yazmak bana zevkten başka bişey vermemişti, gitgide yoğunlaşan, çılgınca bir doyum duygusu. Sözcükler kafamdan sanki biri onları bana yazdırıyormuş gibi çıkmıştı; düşlerin karabasanların ve özgür düşüncelerin billur diliyle konuşan bir sesin söylediği cümleleri kopya eder gibiydim. Ama 20 eylül sabahı, yani söz konusu günden 2 gün sonra o ses ansızın susuverdi. Defterimi açtım, önümdeki sayfaya baktığımda kaybolduğunu farkettim, ne yaptığımı artık bilemiyordum. Bowen'i o odaya sokmuştum. Kapıyı kitleyip ışığı söndürmüştüm; şimdiyse onu oradan nasıl çıkartacağımı hiç mi hiç bilemiyordum."