ANASAYFA POPÜLER E-KİTAPLAR YENİ E-KİTAPLAR YAYINCILAR KATEGORİLER

Kılgısal Usun Eleştirisi

Immanuel Kant İdea Yayınevi


16,00 TL

Satın al

Bu e-kitap için kiralama seçeneği mevcut değil.


Okuyabileceğiniz formatlar

EPUB formatı
Okuyabileceğiniz platformlar


Katkıda Bulunanlar


Çevirmen
Aziz Yardımlı

Künye


Ürün Kodu
2071234565816

ISBN
9789753971744

ISBN (Basılı Kitap)
-

Yayınlanma Tarihi
-

Sayfa Sayısı
-

Dil
Türkçe

Orijinal Başlık
Kritik der praktischen Vernunft

Orijinal Dil
Deutsch

Kategoriler
FELSEFE / Genel

Kitap Hakkında

Kılgısal Usun Eleştirisi 1788’de çıktı. Kant bu ikinci eleştiride kuramsal Usa tanımadığı gerçeği kılgısal Usa tanır: Bilgiyi inanca yer açabilme uğruna yok etmiştir. İstencin kavramı Özgürlüktür, bütününde doğallığın, içgüdüsel, dürtüsel, itkisel olanın üzerinde olabilmektir. Ama Kant’ın kuşkucu eğilimi en sonunda kılgısal alanda da ağır basar, Gökteki moral yasayı kendine ayırdıktan sonra, genel olarak insanın ussal ve böylece kendinde-düzgün olduğunu kabul edemez. Kant yamukların yüreklerine su serper: İnsanın yamuk tahtasından düzgün hiçbirşey yapılamaz.

“Üzerlerine ne denli sık ve ne denli uzun uzadıya düşünürsek düşünelim, anlığı her zaman yeni ve her zaman artan bir hayranlık ve huşu ile dolduran iki şey vardır: Üstümdeki yıldızlı gökler ve içimdeki ahlaksal yasa. İkisini de sanki karanlıklara bürülü imiş ya da ufkumun ötesinde aşkın bir alanda imiş gibi araştırmam ya da yalnızca tahmin etmem gerekmez; onları önümde görürüm ve dolaysızca varoluşumun bilinci ile bağlarım. Birincisi dışsal duyu dünyasında doldurduğum yerden başlar ve onunla bağıntımı dünyalar üzerine dünyalar ile, dizgeler üzerine dizgeler ile ölçüsüz bir büyüklüğe, ve dahası bunların dönemsel deviminin, bunun başlangıcının ve sürmesinin sınırsız zamanlarına genişletir. İkincisi görülemez ‘kendim’den, kişiliğimden başlar ve beni gerçek bir sonsuzluğu olan bir dünyada sergiler ki, ancak anlak için sezilebilirdir ve onunla (ama bu yolla ayrıca aynı zamanda tüm o görülebilir dünyalar ile) oradaki gibi salt olumsal değil, ama evrensel ve zorunlu bir bağıntı içinde olduğumu anlarım.”