Bir varmış, bir yokmuş. Geceleri, altında ateş yanan; gündüzleri, üstünde kocaman güneş doğan bir şehir varmış. Bu şehir neredeymiş? Ben diyeyim kızgın tavada, siz deyin Çukurova’da. Belki şu Kafdağı’nda, belki masal çağında...
... Akşama kadar arı duru bir masal yağmuru başlamış. Akşam olup yağmur dinince de evlerin penceresine konmuş yağmur kuşları. Bazen bülbül, bazen kanarya, bazen de güvercin olup masal anlatmışlar. Masal bitince de tatlı mı tatlı bir rüya yağmuru başlamış. Bu durum, kırk gün kırk gece sürmüş. Günlerce gökyüzü yağmurla, evler kuş sesiyle, yastıklar uykuyla dolmuş. Büyük küçük herkes çok mutlu olmuş...
Kanaryanın Masalı
Her eksiği sevgi, dostluk tamamlar. Hayırlı akşamlar.
Kardeşler, ağlamayın; kalbimi dağlamayın.
Bir şarkı söyleyeyim size, sevinç dolsun içinize.
Sesime doyum olmaz, hiç kötü huyum olmaz.
Ne yıldızım ne ayım. Ben sarı kanaryayım.
İzniniz olursa eğer, bir masal anlatayım…