Akademik kariyerinin zirvesinde profesör bir anne, ileri yaşlarda çocuk sahibi olur. “Kariyer mi, çocuk mu” denkleminde tercihini kariyerden yana kullanır ve çocuğunu bakıcı bir kadına emanet ederek tekrar üniversitenin yolunu tutar. Ancak aklının yarısı çocuğunda, yarısı okulundadır. Bir gün içinde bir daralma hisseder, erken saatlerde eve döner. Kapıyı açtığında gördüğü manzara dehşettir: Bakıcı kadın koltukta uyumakta, 1,5 yaşındaki çocuk da onun ayak parmağını emmektedir. Yaşadığı şokun etkisiyle çılgına döner. Kadını kovar, kendisi de tekrar yuvasına döner, çocuğuna annelik yapmaya başlar.
Bu ve benzeri pekçok hikâye vardır çalışan kadınlar ve çocuklarıyla ilgili…
Son yıllarda “bakıcı kadın” talebi o kadar arttı ki, bu başlı başına bir sektör haline geldi. Çocuğuna bakıcı kadın arayan “anneler” ve bakacak çocuk arayan “kadınlar”… Herhangi bir kadın, yabancısı olduğu bir çocuğa gerçek manada “annelik” yapabilir mi? Onu şefkatiyle doyurabilir mi, sevgi ihtiyacını karşılayabilir mi, anne sıcaklığını ona verebilir mi, en önemlisi “anne kokusu” tattırabilir mi? Çocuğu nasıl bir kültürle yetiştirir, ona neler anlatır, neyin ideallerini verir, nasıl bir dünya sunar; bu bilinebilir mi? Ya anne… Kalp huzuruyla çalışabilir mi, sağlıklı bir zihinle akademik kariyer yapabilir mi? İçini kemiren acıyı dindirebilir mi, bile isteye “yetim” bıraktığı çocuğunun başka bir kadını “anne” bilmesine tahammül edebilir mi? Bitmek bilmeyen sorular…
Bu ayki konumuzu anneliğe ve gerçek annesi ile bakıcı kadın arasında duygu karmaşası yaşayan “zavallı” çocuklara ayırdık. Psikolog Berrin Göncü Işıkoğlu ile istifadeye medar bir röportaj yaptık. Aile ve çocuk eğitimi üzerine kitapları olan ve aynı zamanda iyi bir anne olduğuna şahitlik ettiğimiz Gülay Atasoy, çalışan anneleri ve onların “zavallı çocuklar”ını kaleme aldı. Çocuğu olduktan sonra çalışmayı bırakıp kendini çocuğuna adayan Özlem Gölcü Candemir ise bize bir annenin dünyasını anlattı.
Ayrıca dergimizin sayfaları arasında birbirinden güzel yazı ve röportajlar yer alıyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan’la “gençlik ve müzik” üzerine yaptığımız röportaj, Yavuz Bahadıroğlu’nun “şehzade katli” ile ilgili yazısı, Metin Karabaşoğlu’nun “Mü’minler nasıl kardeş olur?” başlıklı yazısı, sevilen programcı Bekir Develi ile yaptığımız röportaj, Talha Uğurluel’in kaleme aldığı “Eyüp” yazısı bunlardan bazıları…
Mayıs ayıyla birlikte mübarek bir mevsime girdik. Hepinizin üç aylarını ve Regaip ve Miraç kandillerini tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.