Üstad Bediüzzaman, “Herkesin hanesi, küçük bir dünyasıdır” der ve bu hanenin saadetini iki şeye bağlar: “Samimi, ciddi, vefadarane hürmet” ve “hakiki, şefkatli, fedakârane merhamet”… Bunların olmadığı yerde ne olur? Kavga ve şiddet!
Ne yazık ki, kadına şiddet haberlerini çok fazla duyar olduk. Eşiyle sorun yaşayan erkek, çareyi şiddette arıyor. Ve ne gariptir ki, aynı kişiyle evini ve yatağını paylaşıyor. Ve o yuvadan huzur bekliyor.
Erkek; hürmet bekliyorsa şefkatli olmalı, vefa bekliyorsa fedakâr olmalı, huzur bekliyorsa sabırlı olmalı… Diliyle konuşmalı, eliyle değil… Kollarını sarılmak için kullanmalı, savurmak için değil… Muhabbetle bakmalı, hiddetle değil… Geri adım atmasını bilmeli, gerektiğinde alttan almalı, affetmek şiarı olmalı… Saadet istiyorsa sevmeli, merhamet etmeli, şefkat göstermeli; dövmemeli, el kaldırmamalı, şiddete başvurmamalı…
Hayvana bile şiddeti yasaklayan bir inancımız var; kaldı ki insana… Hem de en yakınına, hayat arkadaşına, en mahremini paylaştığı hanımına, çocuklarının anasına…
Feryat ve figanın, ağlama ve inlemelerin hüküm sürdüğü bir hayat, hayat mıdır? Çocukların köşe bucak kaçtığı, kan revan içinde kalmış bir “anne”nin olduğu yuva, yuva mıdır? Sığınılacak çınar olması, ailesini koruyup kollaması gerekirken otoritesini şiddetle gösteren bir adam, “adam” mıdır?
Bu sayıdaki konu başlığımız: “Kadına şiddet değil şefkat”… Psikolojik Danışman Mehtap Kayaoğlu, “Şiddet ne insanî ne de İslamîdir” diyerek kadına şiddetin arka planını yazdı. Hazar Derneği Başkanı Ayla Kerimoğlu ile dernek çalışmalarını ve “şiddet mağduru” kadınları konuştuk. Yavuz Bahadıroğlu, geleneklerimizde kadına şiddetin olmadığını yazdı. Mehmet Paksu ise, “Şefkat ailenin hamurudur” başlığıyla ailede olması gereken şefkati kaleme aldı.