Hayatın kavuran acısının suçu sadece kadere mi yüklenmeli?
Hatalara,kazalara,acılara kapı aralayıp sonra; hiç suçumuz yokmuş gibi sızlanmak,insana verilen eşref-i mahlukat sıfatına yakışır mı ?
Arabayı hızlı kullanırken yaptığımız kaza bizim suçumuz mudur yoksa kaderin mi?
Parası olan insan mutluluğun anahtarına sahip ise; saklı bahçelerin eşsiz güzelliklerine kapı açan "huzur anahtarı" neden onların elinde değil?
Namazın yerine meditasyonu koyanlar; yaptıklarının sadece bir aktivite olmadığının, bir dinin ritüelini ifa ettiklerinin farkındalar mı?
Kadın ve erkek evlenince birbirlerini mutlu etmek yerine neden ferdi mutluluklarını öne çıkarır hale geldi?
Yediğimiz aşa elimizle kattığımız acıdan tat almayı hüner sayan bizler,kendi hatalarımızdan dolayı hayatımıza ektiğimiz acı tohumlarından Allah'ı ve kaderi sorumlu tutmayı tercih ederiz. Çünkü; kendimizi sorgulamaktan ve hatalı olduğumuzu görmekten hoşlanmayız.
İnsan, kendi işlediği suçu kabul edip, hatalarından ders alma erdemini keşfettiği zaman mutluluğun sırrına vakıf olacaktır.
Mutluluğun reçetesini arayanlar!
Boşuna zaman kaybetmeyin; sihirli formül kendi içinizde saklı. Bu kitap formülü nasıl kullanacağınıza dair düşüncelerinize ışık tutan bir vesile olacaktır.
Sonsuz istekler ve hırs bizi insanlıktan uzaklaştırırken, elindeki ile yetinmesini bilen insanlar yok artık aramızda. Bu gidişe dur diyecek ruhu ve gönlü zengin insanlar; bu kitap sizin için.