Muhtemelen büyük bir çoğunluğumuzun yolu, en az bir kere çağrı merkezleri ile kesişmiştir. Kısaca, firma ile tüketici arasındaki iletişimin köprüsü olarak tanımlayabileceğimiz çağrı merkezleri, genelde büyük bir kesimin aklında, yorgun müşteri temsilcilerinin; küçük, sıkışık masalarda, pinpon topu gibi, bir çağrıdan diğerine durmaksızın gidip geldiği, sıkıcı yerler olarak canlanmakta. Evet, belki de geleneksel tarzdan vazgeçemeyen birkaç eski kuruluşta bu hâlâ böyle olsa da günümüzde de böyle mi?
Çağrı merkezlerine, bir de bu mecrada yıllarını geçirmiş birinin gözünden bakmaya ne dersiniz?
Bu kitap okuru sadece çağrı merkezleriyle ilgili aydınlatmakla kalmıyor; aynı zamanda buralarda çalışanlar ve müşteriler için mükemmele ve başarıya götüren ipuçları ve reçeteler de barındırıyor.
“O ilk alo”, müşteriyi kazanma ya da kaybetme noktasıdır.