Peter Schlemihl’in Acayip Sergüzeşti
“Gölgesi olmayan güneşe çıkmaz.”
Yorucu bir deniz yolculuğundan dönen Peter Schlemihl, zengin tüccar Thomas John’la tanışır. John’un bahçesinde karşılaştığı tuhaf bir adam, gölgesine karşılık ona hiç tükenmeyen altın dolu bir kese teklif edince Schlemihl anlaşmayı kabul eder. Çok geçmeden bunun toplumdan dışlanmak anlamına geldiğini deneyimleyecektir.
Peter Schlemihl’in Acayip Sergüzeşti, toplumda kendine yer edinme arzusundaki genç bir insanın fantastik mücadelesini anlatır. Gölgesiyle birlikte kimliğinin en önemli unsurunu yitiren Schlemihl’in öyküsü, tarihsel Faust mitinin yazınsal izdüşümlerinden biridir.
Adelbert von Chamisso’nun öyküsünü Sabahattin Ali’nin çevirisiyle yayımlıyoruz.
#kısaklasikler #almanklasikleri #almanromantizmi #fantastik #faust #gölge #şeytan
ADELBERT VON CHAMISSO, 1781’de Fransa’da Boncourt Şatosu’nda doğdu. Aslen aristokrat olan ailesiyle birlikte Fransız Devrimi sırasında Berlin’e kaçtı. 1796’da Prusya kraliçesinin yanına paj olarak verildi; 1798’den 1807’ye kadar Prusya ordusunda subay olarak görev yaptı. 1815-1818 yılları arasında, Darwin’den 20 yıl önce keşif gezisine çıktı. Döndükten sonra Berlin Botanik Bahçesi’nde göreve başladı ve ardından herbaryum başkanlığına getirildi. Alexander von Humboldt’la birlikte bitki coğrafyasının öncülerinden biri olarak kabul edilen Chamisso, Rus araştırma gemisi Rurik’le çıktığı gezide, çoğu o dönemin bilim dünyası için yeni olan yaklaşık 2.500 bitki türü topladı. Salpalardaki nesil değişimine ilişkin araştırmaları ona Berlin Üniversitesi’nden fahri doktora unvanı kazandırdı. Doğabilimci olarak yaptığı çalışmaların yanı sıra öykücü ve şair kimliği onu Alman romantizminin en önemli simalarından biri haline getirdi. Gölgesini satan Peter Schlemihl’in öyküsüyle ün kazandı; baladlar, şiirler, şarkı döngüleri ve fabllar kaleme aldı. Adelbert von Chamisso 1838’de Berlin’de öldü.
SABAHATTİN ALİ, 1907’de Gümülcine’nin Eğridere (bugün Ardino, Bulgaristan) kasabasında doğdu. Çocukluk yılları ve eğitim hayatı savaş şartlarında geçti. 1926’da İstanbul Öğretmen Okulu’ndan mezun olan Ali, Yozgat’ta bir yıl öğretmenlik yaptıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla Almanya’ya gitti. 1928-1930 yıllarında Potsdam’da yaşadı. Türkiye’ye döndükten sonra okullarda Almanca dersleri verdi; Türk Dil Kurumu’nda ve Tercüme Odası’nda çalıştı, Kleist ve Hebbel gibi yazarlardan çeviriler yaptı. 1926’dan sonra dönemin çeşitli dergilerine yazdı, Değirmen (1935), Kağnı (1936), Ses (1937), Yeni Dünya (1943) ve Sırça Köşk (1947) adlı öykü kitaplarıyla çağdaş Türk öykücülüğünün seyrini değiştiren yazarlardan oldu. Modern ve sade üslubunu romanlarına da taşıyan yazar, Kuyucaklı Yusuf’ta (1937) taşra insanını ve İçimizdeki Şeytan’da (1940) dönemin aydınlarının dünyasını çarpıcı bir dille anlattı. Yıllara yayılan bir aşkı anlattığı son romanı Kürk Mantolu Madonna (1943) başyapıtı oldu. 1940’larda Markopaşa adlı mizah dergisini çıkardı; siyasi düşünceleri sebebiyle hapse girdi. 1948’de Avrupa’ya kaçmak istedi fakat anlaştığı kaçakçı tarafından Bulgaristan sınırında öldürüldü. Ali’nin pek çok şiiri bestelendi; öyküleri, romanları sahneye ve filmlere uyarlandı.