Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Cenâb-ı Hakk’ın var ettiği en büyük ilâhî sanat harikasıdır. Zâhir ve bâtın îtibarıyla her bakımdan öyledir. En mükemmeldir, en mükerremdir ve en sevgilidir.
Öyle ki, beşeriyet tarihinde birer hakîkat kutbu olan sulehâ, asfiyâ, evliyâ, hukemâ, hak ve adâlet tevzî eden cihangirler ve takvâ ehli muhaddisler, müfessirler, fakihler, ancak O zirve şahsiyetten bir akistir. O emsalsiz örnekten bir cüzdür. O Güneş’ten akseden bir parıltıdır. Zira O r, bütün âlemlere, Hâlık-ı Zülcelâl’in bir rahmetidir, lûtfudur, armağanıdır.
Allâh’a yaklaşma ve rızâ-yı ilâhîye mazhar olabilme yolu da, O’na olan muhabbet ve bağlılıktan geçmektedir. Bu hakîkati Cenâb-ı Hak şöyle beyân buyurur:
“(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana tâbî olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın…” (Âl-i İmrân, 31)