ANASAYFA POPÜLER E-KİTAPLAR YENİ E-KİTAPLAR YAYINCILAR KATEGORİLER

Şebnem - Sayı 199

Kolektif Erkam Yayınları


35,00 TL

Satın al

Bu e-kitap için kiralama seçeneği mevcut değil.


Okuyabileceğiniz formatlar

PDF formatı
Okuyabileceğiniz platformlar


Künye


Ürün Kodu
2071234650437

ISBN
-

ISBN (Basılı Kitap)
-

Yayınlanma Tarihi
2021-09

Sayfa Sayısı
41

Dergi
Şebnem (2021-09) #199

Dil
Türkçe

Kategoriler
DİN / İslam / Genel

Kitap Hakkında

Muhterem Okuyucularımız;

İstikbal, yani gelecek kaygısı… Hepimiz, önce kendimiz, sonra âilemiz, sevdiklerimiz, malımız-mülkümüz, itibarımız için endişe içindeyiz. Acaba bizi nasıl bir gelecek bekliyor? Evlatlarımız, nasıl insanlar olacak? Başka bir ifadeyle, onlara nasıl bir gelecek hazırlamalıyız? Hangi okullara göndermeli, hangi ek dersleri aldırmalı, hangi becerileri kazandırmalı? Bunun için -bedeli ne olursa olsun- hangi zahmetlere katlanmalı, hangi riskleri göze almalı veya hangi sınırları gözü kara bir şekilde çiğnemeliyiz?

Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Hakîm’de şöyle buyuruyor:

“İblis dedi: «Beni saptırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için Senin doğru yolun (sırât-ı müstakîm) üzerine oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve Sen, onların çoklarını şükredenlerden bulamayacaksın!»” (el-A‘râf, 16-17)

Âyet-i kerîmede şeytanın “kendi işlediği suçu, Allâh’a izafe etmek” gibi suçluluk ve inkâr psikolojisinin yansıması ifadelerini bir tarafa bırakarak mevzumuzla ilgili kısma dikkatlerimizi toplayalım. İblis veya diğer adıyla Şeytan, insanın amansız bir düşmanı olarak her fırsatı değerlendireceğini ve insanları dört bir taraftan kuşatacağını haber vermiştir.

Bu dört taraf, insanın sağı-solu gibi maddî cihetleri olabileceği gibi, yaptığı hayırları gözünde büyüterek kibir ve ucba kaydırma (sağdan yaklaşma), işlediği günah ve hataları küçük göstererek günaha devam ettirme ya da gereğinden fazla gözünde büyüterek kulu Allah’tan uzaklaştırma (soldan yaklaşma), ileride başına gelebilecek şeylerin korku ve endişesi içinde onu yanlışlara sürükleme (önden yaklaşma) ve geçmişte yaptıklarını devamlı hatırlatarak geride bıraktıkları ile korkutma (arkadan yaklaşma) vb. şekillerde yorumlanabilir.

Bu mânâda gelecekle ilgili korkular, meselâ infak edildiğinde ya da evlendiğinde/çocuk sahibi olduğunda “fakir kalma” korkusu; ölüm, hastalık, deprem, sel vb. âfetlerle sakat kalma, yok olma, yakınlarını kaybetme gibi birçok korku sıralanabilir. Bu sözlerimiz yanlış anlamaya mahal vermesin. Elbette insan, gelecekte karşısına çıkacak risk ve tehlikeler için elinden geldiği kadar tedbirli olmalı, ama bunu bir kuruntu ve travma hâline dönüştürmemelidir. Allâh’a îman eden, kaderden emîn olur.

Zaten insan olmak, var olmak, başlı başına büyük bir tehlike hâlidir. İnsan, nefes alıp vermeye başladığı andan itibaren her an ölebilir, hasta olabilir, kaza geçirebilir, türlü türlü musibet, belâ ve felaketlerle yoklanabilir. Zaten dünya hayatı, biraz da bunun için yaratılmıştır. Rabbimiz, bütün bunların az-çok bütün insanların başına geleceğini haber vermiştir. Bunlara, kul olarak hazır olmalı, tedbir almalı, ancak nihâî olarak başımıza gelenlere, “Allâh’a aidiz ve yine O’na döneceğiz!” şuuruyla yaklaşmalıyız.

İnsan, zayıf ve âciz bir varlıktır. Bir dakika sonra ne kazanacağını, ne kaybedeceğini bilmez. O yüzden en güçlü, her şeyi bilen, her işinde hikmet sahibi, her şeyi sevk ve idare eden, merhametlilerin en merhametlisi olan Cenâb-ı Hakk’ı bilmek, tanımak, îman etmek ve O’nun hükmüne râzı olmak insan için en selâmetli yoldur.

Öyleyse gerçek istikbal kaygısı, yarın bizi ne gibi sürprizlerin beklediği belli olmayan fânî dünyanın geçici heves, arzu ve plânları içinde bir istikbal endişesi olmamalıdır. Asıl derdimiz, her birimizi kesinlikle bekleyen ölüm ve sonrası hayattaki hesabımız ile ilgili olmalıdır. Dünyaya, orada kalacağımız kadar; âhirete de orada geçireceğimiz müddet nisbetinde ehemmiyet göstermeli, endişe ve gayret içinde bulunmalıyız. Zira Peygamber Efendimiz’in de buyurduğu gibi, “Asıl hayat, âhiret hayatıdır!”

Tashih: Ağustos sayımızda Ayşegül Çakır’ın adı, sayfa mizanpajında sehven Ayşenur Çakır olarak çıkmıştır. Düzeltir, muhterem yazarımızdan ve kıymetli okuyucularımızdan özür dileriz.

Salgında sohbet meclislerinden uzak kaldık. Şimdi normalleşme çabalarının arttığı şu zamanda yüz yüze görüşmeler ve buluşmalar tekrar başlayacak. Bizler dünyadaki cennet meclisleri olan sohbetlerimize yeniden kavuşacak olmamızın heyecanı içerisindeyiz. Anadolu’da her akşam kim bilir kaç mesut hanede kulluğun, kardeşliğin ve muhabbetin ocağı yeniden harlanacak. Her bir sohbet meclisi kim bilir hangi bereketi filizlendirecek, kim bilir hangi âfet, bela ve musibete perde olacak. Rabbimiz sohbetlerimizin kadri kıymetini bilenlerden eylesin. Bu meclislerden tahsil edeceğimiz kulluk, marifet ve muhabbet neşvesini semâvî ve arazî âfetlere perde kılsın.

 

Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocamızın kaleme aldığı “Müs­lüman’ın Gönül Dünyası” isimli hediye kitabımızın ilk baskısı çıktı ve yeni abonelerimize ulaşmaya başladı. Dergimize abone olan kıymetli okuyucularımız 12 ay boyunca ŞEBNEM ve ALTINÇOCUK ilavelerimizle birlikte bu kıymetli esere de sahip olacaklar. “Müslüman’ın Gönül Dünyası” hem kendi gönül dünyamızın kıvamı, hem de müstait gönülleri maneviyatın güzellikleri ile buluşturmak için çok güzel bir vesile. Siz kıymetli ALTINOLUK dostlarından bu vesileyi değerlendirerek dergimizi ve kulluk derdimizi bir yüreğe daha taşımanızı istirham ederiz. Neticede bu dünyaya Rabbimize güzel kulluk yapmaya ve birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye etmeye geldik. Muvaffakiyet niyazıyla hepinizi Allah’a emanet ediyor, gelecek sayıda yeniden buluşmayı temenni ediyoruz.