“Küsmüştü sanki! Önce kendisini bırakıp giden babasına, sonra bu evde onu istemeyen herkese, götürüldüğümüz evde ara sıra bir şeylere uzandığında kendisini azarlayan o iki kadına ve analarına öykünen çocuklara! Belli ki yeterince zaman ayıramadığım için bana da küsmüştü. Ve dahası, yaşama küsmüştü Döndü! Minik bedeni yaşamın açlığına, soğukluğuna, sevgisizliğine, kıskançlığına ve bencilliğine dayanamamıştı.”
Birkaç gece aynı odada yatmak zorunda kaldığımızda, gökyüzünün parlak yıldızlarını gösteren küçük, isli, yuvarlak dam pecesine takılıp, kalırdım. Tan yeri ağarıncaya kadar uyuyamazdım. Suzan, her gece yatakta ağlarken ben kendimde ağlama hakkını bile bulamıyordum. Uykusuz gecelerim arttıkça bedenim yorgun düşüyor, gündüz gördüğüm işlerde yalpaladığım için azar işitiyordum...