Eylül sabahım postallarla kızıla boyanmıştı. O gün korkunç bir gündü. Karanlık bir sabaha uyanmıştık, karanlık sanki ömür boyu sürecek gibiydi.
Kaldığımız hastane lojmanının penceresinden bahçedeki askerleri seyrediyordum. Postal sesleri öylesine korkunçtu ki insanın kalbine bıçak gibi saplanıyordu korku. En zor olansa aranıyor olmaktı.
İnsanın kendi sesinden ürktüğü gölgesinden şüphe ettiği zamanlardaydık..."