Mustafa Melikyan, Devrim sonrası İranında ortaya çıkan “İslami Entelektüalizm” hareketinin önde gelen temsilcilerinden birisidir. Bu hareket gelenek ile modernite karşılaşması ve çatışmasına bir çözüm olarak ortaya çıkmıştır. Buna göre geleneğin özünü dindarlık, modernliğin özünü ise akılcılık oluşturmaktadır. Dolayısıyla çözüm de dindarlık ile akılcılığı uzlaştırmaktan geçmektedir.
Mustafa Melikyan da başlarda tıpkı Abdülkerim Suruş ve Müctehid Şebusteri gibi bu çözüm yolunu benimsemiş olsa da zamanla bunun mümkün olmadığı sonucuna varmış ve yollarını “İslami Entelektüalizm” hareketinden ayırmıştır. Ona göre dindarlık ile akılcılığın cem edilebilmesi mümkün değildir. Zira dindarlığın özünü taabbud, akılcılığın özünü ise delile tabi olma oluşturmaktadır. Ve bu ikisinin bir arada olabilmesi mümkün değildir.
Melikyan ise, “Aklaniyet ve Maneviyat” projesiyle öne çıkmakta ve bunun Müslümanların en temel modern sorununu çözdüğünü iddia etmekte; hatta bunun sadece İslam değil bütün dinler açısından geçerli olduğunu da savunmaktadır…
Bu kitapta Mustafa Melikyan’ın proje ve düşüncelerine ışık tutan söyleşileri okurken, onunla derin bir felsefi sohbete dalacaksınız.
* * *
"Hayatımız akli ve manevi oldukça çektiğimiz dert ve acılar azalacaktır. Elbette ben insanların çektiği dert ve acıların sıfırlanabileceği görüşünü kabul etmiyorum. Benim inancıma göre içinde dert ve acıların olmadığı bir yaşam sürmek mümkün değildir. Ancak yaşam şimdi olduğundan çok daha az dert ve acı barındırabilir. Bu yüzden maneviyat ve aklaniyeti nasıl ele almalıyız sorusuna şöyle cevap verebilirim: Benim görüşümün merkezi noktası insandır. Ben yola insanla başlıyorum. Bizim kendisiyle başladığımız bu insanın Allah'a ulaşması da mümkündür. Ama ben Tanrı'dan başlayıp insana ulaşmıyorum. Aksine insandan başlayıp Tanrıy'a ulaşmak istiyorum."