“İnsan soyunu silip süpürebilecek bir atomik yıkım gözdağı bu tehlikeyi sürdüren güçlerin kendilerini korumaya da hizmet etmez mi? Böyle bir yıkımı önleme çabaları onun çağdaş işleyim toplumundaki gizil nedenlerinin araştırılmasının üzerine gölge düşürür. Bu nedenler kamu tarafından tanınmamış, açığa serilmemiş, saldırılmamış kalırlar, çünkü dışarıdan gelen — Doğudan Batıya, Batıdan Doğuya — pek açık gözdağı önünde gerilerler. Eşit ölçüde açık olan şey hazır olma, uçurumun kıyısında yaşama, meydan okumayı karşılama gereksinimidir. Yoketme araçlarının barışçıl üretimine, savurganlığın eksiksizleştirilmesine, savunanları ve savunduklarını sakatlayan bir savunma için eğitilmeye boyun eğiyoruz.
“Ve gene de bu toplum bir bütün olarak usdışıdır. Üretkenliği insan gereksinim ve yetilerinin özgür gelişimini yokedicidir, barışı sürekli savaş gözdağı tarafından sürdürülür, büyümesi varoluş için — bireysel, ulusal, ve uluslararası — savaşımı barışçıllaştırmanın gerçek olanaklarının baskılanması üzerine bağımlıdır. Toplumumuzun önceki, daha az gelişmiş evrelerini karakterize etmiş olandan çok ayrı olan bu baskı bugün doğal ve teknik bir hamlık konumundan değil ama tersine bir güç konumundan işlemektedir.” — Herbert Marcuse, Tek-Boyutlu İnsan”