“Tiyatro, edebiyatın, başka bir anlatımla sözün eyleme dönüşmesidir. Ne şiirde, ne öyküde, ne romanda bulunmayan bir işlev yüklenmiştir oyuna. Bu da, oyunda anlatımın ancak eylemle olabileceği gerçeğine götürüyor bizi. Söz'ün de gide gide azaldığı bir döneme gelip durduk. İnsanların, çok konuşmaktan bıktıklarını görüyorum. Dinlemekten de. Ne yapmalıyız bu durumda?
Umut’u yazmadan önce çok düşündüm bunun üzerinde. Öyle bir teknik uygulamak gerekiyordu ki, söz’le arası açılmış insanı, yeniden onunla barıştırabilelim. Bunun için sık sık duraklama var oyunda. Yalnız iki ya da artık kişinin konuşmalarında değil, bir kişinin konuşmasında da vardır bu uyarlama.
İçerik yönünden, Umut’u şöyle belirleyebiliriz: Bir ‘soruşturma’ yaklaşımıyla çağın algılanmasıdır. Bir konudan çok, insanın ‘konumu’ vardır Umut’ta. Böylece evrensel bir anlatıma varmak istedim. Konu, yöresel olabilir, bir ülkeye ait olabilir, ama insanın konumu evrenseldir. Bu nedenle kişilere ad vermemeyi yeğledim. Kuşkusuz Umut’ta, kuşağımın verdiği kültür savaşımının, yabancılaşmaya karşı koyuşun izleri de vardır.” Nuri Pakdil”